“Türkiye Demiryolu Ulaştırmasının Serbestleştirilmesi Hakkındaki Kanun” 01 Mayıs 2013 tarihinde yürürlüğe girdi. Bu Türkiye için çok olumlu ve önemli bir gelişmedir. Ancak Türkiye’nin mevcut ulaştırma altyapısının durumuna ve ulaştırma sektörünün geleceğine baktığımızda, önümüzde zor bir geçiş sürecinin başlayacağını görürüz. Ancak özel sektör de demiryolu ulaştırma sektöründeki bu gelişmeleri çok iyi takip etmeli, kendisini bu yeniden […]
“Türkiye Demiryolu Ulaştırmasının Serbestleştirilmesi Hakkındaki Kanun” 01 Mayıs 2013 tarihinde yürürlüğe girdi. Bu Türkiye için çok olumlu ve önemli bir gelişmedir. Ancak Türkiye’nin mevcut ulaştırma altyapısının durumuna ve ulaştırma sektörünün geleceğine baktığımızda, önümüzde zor bir geçiş sürecinin başlayacağını görürüz.
Ancak özel sektör de demiryolu ulaştırma sektöründeki bu gelişmeleri çok iyi takip etmeli, kendisini bu yeniden yapılanmaya hazır hale getirerek ,şirketini/firmasının ayakta kalmasını sağlamalı, Türkiye Ulaştırma alanının güçlenmesine katkı sağlamalıdır.
Biliyoruz ki taşımacılık ekonomik büyüme ve istihdam sağlar. Bu nedenle yeni gelişmelere ayak uydurmak ekonomimiz ve toplumumuz için son derece önemli bir konudur. Hareketlilik (mobilite) iç pazar ve seyahat özgürlüğünden yararlanan vatandaşların yaşam kalitesi için çok önemlidir. Bu nedenle karşı karşıya kaldığımız yeni talepler ve gelişmeler ışığında taşımacılık alanı kaliteli ve sürdürülebilir olmalıdır.
Türkiye’nin gelecekteki refahı, dünya ekonomisine tamamen ve rekabetçi bir şekilde entegre kalabilme yeteneğine bağlı olacaktır. Verimli taşımacılık ise bunun gerçekleşmesinde hayati önem taşımaktadır.
Bir taraftan kaynak ve çevresel kısıtlamaları dikkate alırken diğer yandan vatandaşlarımızın seyahat etme isteklerini, yeni oluşacak taleplerinin nasıl karşılanacağını ve ekonomimizin ihtiyaçlarına nasıl daha iyi cevap verilebileceğini yeniden ele almamız gerekmektedir. Bu nedenle Türkiye’nin taşımacılık sistemleri,75 milyon vatandaşımızın taşımacılık ihtiyaçlarını tüm yönleriyle yansıtmak için birbirine bağlanmalıdır.
Gelecek yıllarda “Petrol” giderek belirsiz tedarikçilere dayalı kaynaklardan elde edilen ve zor bulunan bir ürün olacaktır. Uluslararası Enerji Ajansının (IAE) yakın zamanda belirttiği gibi “karbondan arıtma işleminde” dünya ne kadar başarısız olursa, petrol fiyatlarında ki artış o kadar yüksek olacaktır.
Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan ”Ekonomik Veriler” raporundan yapılan derlemeye göre; 2002 yılında 23 milyon 707 bin 589 ton ham petrol 2010 yılında 16 milyon 873 bin 392 ton ham petrol ithalatı yapılmıştır.
Ancak, ham petrole ödenen fatura ise 2002 yılında yaklaşık olarak 4,1 milyar dolarken, 2010 yılında da 9,6 milyar dolar olmuştur.Yani son 8 yılda ham petrol ithalatı için ödediği toplam maliyet 77,8 milyar dolar olmuştur.
2002 yılına göre 2010 yılında yapılan ham petrol ithalatı yaklaşık yüzde 29 oranında azalmasına rağmen, 8 yılda yaklaşık yüzde 231 oranında artan petrol fiyatları Hazine’ye önemli bir maliyet getirmiştir.
Bu petrol bağımlılığı, Türkiye’nin ekonomisinin tümden rekabet gücünü ve ticaret dengesini ciddi bir şekilde etkileyebilecektir.
40 yıl önceki ilk büyük petrol krizinden bu yana teknik ilerlemeler, uygun maliyetli enerji verimliliğindeki gelişmeler ve siyasi çabalara karşın taşımacılık sisteminde temel bir değişiklik yaşanmamıştır. Ancak taşımacılık çevreye daha duyarlı bir hale gelmiştir. Ancak artan taşıma hacmi gürültü ve yerel hava kirliliğinin önemli bir kaynağı olmaya devam ettiğini göstermektedir.
Sürdürülebilir hareketlilik yarışı tüm dünyada mevcuttur. Geç kalınmış eylem ve yeni teknolojilere atılan cesaretsiz adımlar Türkiye taşımacılık endüstrisini geri dönüşü olmayan bir gerilemeye ve dolayısıyla hareketliliği kısıtlamaya mahkûm edebilir. Önümüzdeki süreçte Türkiye taşımacılık sektörü hızla gelişen dünya taşımacılık pazarlarında giderek artan bir sert rekabetle karşı karşıya kalabilecektir.
Ulaştırma altyapısı yolcu ve yük hareketliliğini şekillendirmektedir. Bu nedenle Dünyanın diğer bölgelerinde büyük ve iddialı taşımacılık modernizasyonu ve altyapı yatırım programları başlatıldıkça, Türkiye taşımacılığının da rekabetçi pozisyonunu korumak için gelişmeye ve yatırım yapmaya devam etmesi çok önemlidir. Genel olarak, taşımacılık altyapı yatırımları ekonomik büyümede olumlu bir etkiye sahiptir. Zenginlik ve istihdam yaratır. Ticareti, coğrafi ulaşılabilirliği ve insanların hareketliliğini arttırır. Ancak dikkate alınması gereken önemli bir husus altyapı yatırım planlaması çevre üzerindeki negatif etkiyi en aza indirgerken, ekonomik büyüme üzerindeki pozitif etkiyi en üst düzeye çıkaracak şekilde yapılmalıdır.
Ancak biliyoruz ki yeterli bir ulaşım ağı desteği ve teknoloji desteği olsa bile bunu kullanacak yeterli insan kaynağı olmadıkça taşımacılıkta büyük bir değişim mümkün olamayacaktır.
Hedef, verimlilikten ödün vermeden ve hareketliliği tehlikeye atmadan taşımacılık sistemini petrol bağımlılığından kurtarmak olmalıdır.
Bir taraftan kaynaklarını daha verimli kullanırken diğer yandan da ekonomik ilerleyişini destekleyecek, rekabeti arttıracak ve yüksek kalitede hareketlilik hizmetleri sunacak bir sistemin oluşturulmasını tamamlamalıdır. Ulaştırma sektörü daha az ve daha temiz enerji kullanmalı, modern altyapıdan daha fazla yararlanmalı ancak su, toprak ve ekosistem gibi önemli doğal varlıklar ve çevre üzerindeki olumsuz etkisi de azaltılmalıdır.
Yeni taşımacılık modelleri ortaya çıkmalı ve daha büyük hacimdeki yük ve daha fazla sayıda yolcu buna göre en verimli modlarda (kombine) varacakları yere kadar ortaklaşa taşınmalıdır.
Türkiye’nin özel olarak geliştirilmiş, çevresel etkileri en aza indirgeyen, emisyon ve enerji bakımından en iyi şekilde kullanılan yük koridorlarına ihtiyacı vardır. Bunun yanı sıra güvenilebilirlikleri, sıkışıklığın daha az var olması, düşük işletim ve yönetim maliyetleri de bu yük koridorlarını cazip kılar.
İnsan gücü kaynakları her çeşit yüksek kaliteli taşımacılık sisteminin en önemli bileşeni olduğu için pazar oluşturma ihtiyaçları çalışma şartları ve meslek kalitesine uyumlu olarak gitmelidir. İş alanı ve beceri eksiklikleri gelecekte taşımacılık için ciddi kaygı uyandıran bir duruma dönüşecektir.
Hatırlatırız ki; “demiryolu geleceğimizdir..”
İbrahim ÖZ
Demiryolu Taşımacılığı Derneği
Yönetim Kurulu Başkanı