Ülkemizin içerisinde yer aldığı uluslar arası anlaşmalar, özellikle emisyon ve yenilenebilir enerji kaynakları hedeflerini karşılamak konusunda, çevreye daha dost ulaştırma türlerine, bilhassa demiryoluna doğru geçişin gerekli olacağını düşündürse de, buna, ulaştırma türleri içerisinde eşit şartlar oluşturulmasını sağlayarak ve demiryolu hizmetlerini etkili ve cazip hale getirerek ulaşmak gerekecektir. Demiryolu pazarının serbestleşmesine ve diğer işleticilere açılmasına paralel […]
Ülkemizin içerisinde yer aldığı uluslar arası anlaşmalar, özellikle emisyon ve yenilenebilir enerji kaynakları hedeflerini karşılamak konusunda, çevreye daha dost ulaştırma türlerine, bilhassa demiryoluna doğru geçişin gerekli olacağını düşündürse de, buna, ulaştırma türleri içerisinde eşit şartlar oluşturulmasını sağlayarak ve demiryolu hizmetlerini etkili ve cazip hale getirerek ulaşmak gerekecektir. Demiryolu pazarının serbestleşmesine ve diğer işleticilere açılmasına paralel olarak etkin ve yenilikçi hizmetler sunulması, gelişmiş ülkelerde görüldüğü üzere, demiryolunun pazar payının artmasına yol açacaktır.
Dünya genelinde karayolu ulaştırmasının doyum noktasına ulaşması ve çevreyle ilgili duyarlılıkların artması, son 20 yılda demiryolu ulaşımına daha fazla önem verilmesine sebep olmaktadır. Demiryolları, uzay ve havacılık sektöründen sonra en yüksek büyüme ve teknoloji yoğunluğuna sahip sektördür. Bu nedenle, demiryolu sektörüne verilen önem artmaktadır. Çünkü ulaştırmanın hareketlilik, trafik yoğunluğu, trafik kazaları ve çevre gibi temel sorunları için alternatif çözümleri bünyesinde barındıran ulaşım türlerinden biri demiryollarıdır.
Demiryolları, global lojistik zincire entegre olma ihtiyacı duymaktadır. Demiryollarının global lojistik zincire dahil olmasının stratejik bakımdan gerekliliği, bir ulaşım türünden diğerine olan kaymaların optimize edilmesini işaret etmektedir. Böyle bir entegrasyon için güçlü bir ulaşım altyapısı, yeni teknolojilerin ortaya çıkarılması ve lojistik zincirdeki diğer taşıma türleri arasında gelişmiş bir koordinasyon ve iletişimin olması kaçınılmazdır. Türler arası ulaşım teknolojileri ve prosedürlerinin hızlı değişim ve gelişimi için, yenilikçi çözümler üretmek kaçınılmazdır. Ayrıca, bu transfer veya geçişlerin de, uygun düzenlemelerle özendirilmesi gereklidir.
Emniyet, çevre, enerji ve ekonomik ihtiyaçlara paralel olarak ulaştırma sektörü içerisinde her geçen gün daha fazla önem kazanan demiryolu sektörün, bu gelişmeler doğrultusunda oluşturulan vizyona gerekli katkıyı vermesi beklenmektedir. İnsan odaklı hedefler doğrultusunda şekillenecek 2023 yılı Türkiye’sinin, ulaştırma altyapı gereksinimlerinin karşılanması amacı ile mevcut demiryolu taşımacılığının yeniden yapılandırılması, gelişen teknolojilerle uyumlu yeni demiryolu hatlarının inşa edilmesi, mevcut altyapı ve araçların yenilenmesi ve özellikle yük taşımacılığının geliştirilmesi için yük merkezlerine erişimin ve diğer ulaştırma türleri ile entegrasyonun sağlanması gibi hususların ilk aşamada ele alınması gerekmektedir.
Bu bağlamda, Avrupa Birliği gelecek 10 yılda, mobiliteyi artıracak, yakıt tüketimindeki artışı ve istihdamı azaltacak, rekabetçi bir ulaştırma sisteminin kurulması amacıyla, içinde 40 somut önceliğin yer aldığı bir yol haritası niteliğinde olan ve 2011 yılında yayımlanan “Roadmap to a Single European Transport Area – Towards a competitive and resource efficient transport system ” adlı Beyaz Kitap’ı kabul etmiştir.
Mevcut Beyaz Kitap, ulaştırma sisteminde, petrole bağımlılığı azaltan, modern altyapılar yaratan ve akıllı bilgi ve yönetim sistemleri ile desteklenen çok modlu, mobilite odaklı, büyük bir dönüşümün peşinde koşmaktadır. Aynı zamanda, bu Beyaz Kitap ile Avrupa’nın ihraç petrole karşı olan bağımlılığının 2050 yılına kadar %60 oranında azaltılması planlanmaktadır.
Beyaz Kitap’ın 2050 hedeflerinden bazıları şunlardır:
· Şehirlerde, geleneksel yakıt ile çalışan arabaların kalmaması,
· Havacılıkta, sürdürülebilir düşük karbonlu yakıtın % 40 oranında kullanımı; en azından nakliyeden doğan emisyonlarda % 40 oranında bir azalma sağlanması,
· Orta mesafe şehir içi yolcu ve yük taşımacılığının yarısının karayolundan demiryolu ve deniz yoluna kaydırılması,
· Bütün ulaştırma modlarının, ulaştırmadan kaynaklanan emisyonun % 60 oranında azaltılmasına katkıda bulunması.
· Yeni Beyaz Kitap’ta belirtilen ana ilkeler arasında:
· Ulaşım sisteminin petrole bağımlılığı kırılırken, verimliliğinden ve dolaşım rahatlığından taviz verilmemesi,
· Bunun için daha büyük hacimli yüklerin ve daha fazla sayıda yolcunun beraberce, en etkin taşıma türleri (kombinasyonu) ile taşınabileceği yeni ulaşım modellerinin ortaya çıkması,
· Bireysel ulaşımın tercihen seyahatin son ayağında ve çevre dostu araçlarla gerçekleştirilmesi,
· Bir başka deyişle; AB’deki yük ve yolcu taşımaları daha ziyade demiryolu ve denizyoluyla gerçekleşirken, karayolu taşımalarının daha kısa mesafelere yoğunlaştırılması (300 km’den uzun mesafeler çok modlu ulaşımın mal taşıtanlar için ekonomik açıdan cazip hale getirilmesi),
· Enerji kullanımını en uygun düzeye getiren özel yük koridorlarının oluşturulması,
· Ulaşımdaki engellerin kaldırılması,
· Ulaşım altyapıları için yeni finansman yöntemlerinin bulunması,
· Kirleten öder ilkesinin daha geniş ölçekte uygulanmasının sağlanması,
bulunmaktadır.
Bu bağlamda AB’ nin 30 yıllık hedeflerinde demiryolunun % 50’lere varan bir modal dağılım payına ulaşması öngörülmektedir. Ekonomik sürdürülebilirlik bağlamında baktığımızda da AB’nin enerji fakiri bir coğrafya üzerinde olması özellikle petrol ve doğalgaz anlamında tamamen dışa bağımlı olması, mevcut politikaları bu şekliyle uzun vadede devam ettirerek enerji ihtiyacını karşılayabilmesinin çok öngörülebilir olmaması ve bunun yanı sıra yeşil alanlarını halen önemli ölçülerde koruyabiliyor olması, alternatif yakıt türleri ile işletilebilen bir ulaşım modu olan demiryollarını öne çıkarmaktadır.
AB Üyeliğine aday ülkemizin de kendi yarını düşünerek bu hedefleri dikkate almalıdır. Dikkate aldığının en önemli örneği de,,01 Mayıs 2013 tarihinde yürürlüğe giren “Türkiye Demiryolu Ulaştırmasının serbestleştirilmesi Kanunu” ile birlikte demiryolu tekeli kalkmakta, tek modlu taşımacılık ve taşıma türleri arasındaki kıyasıya rekabet anlayışından, taşıma türleri arasında işbirliğine gidilmesi anlayışına giden yeni bir sürece girilmektedir. Bu süreç zorlu geçecek ama Türkiye’yi dünya ile rekabet edebilirliğe götüren bir süreç olacaktır.
Bu süreçteki etaplardan biri yukarıda adı geçen kanunun yürürlüğe girmesiydi. Yakından izlediğimiz kadarıyla bu kanun kapsamında çıkarılması gereken ve uygulamaya dönük olan yönetmeliklerle ilgili çalışmaların , Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı (UDHB) Demiryolu Düzenleme Genel Müdürlüğü tarafından yoğun bir çalışma içinde yapıldığı yönündedir. İlgili Genel Müdürlüğün bu çalışma temposuyla yönetmelikleri çok kısa sürede çıkartacağını tahmin ediyoruz.
İkinci etap ise taşıma türleri arasında işbirliğinin temelini atacak olan “Kombine Yük Taşımacılığı Yönetmeliği” nin çıkartılmasıdır. Bu konu ile ilgili çalışmalara başlayan UDHB Tehlikeli Mal ve Kombine Taşımacılık Genel Müdürlüğü iki yıldır süren çok yoğun bir çalışmanın sonuna gelmiş bulunmaktadır.
Biliyoruz ki, Taşımacılıkta malın kısa sürede, ekonomik ve güvenli olarak hedefine ulaşmasında ulaştırma türlerinin seçimi önem kazanmaktadır. Bu bağlamda yükün çıkış noktasından varış yerine kadar ulaşımında birden fazla ulaştırma türünün kullanılması kaçınılmaz olmuştur.
Birden fazla ulaştırma türünün entegrasyonuyla yapılan ve artan bir hızla yaygınlaşan bu taşımacılık sisteminde, multimodal taşımacılık , intermodal taşımacılık ve kombine taşımacılık ifadeleri kullanılmaktadır.
Özellikle AB’de ve Türkiye’de öne çıkartılan kombine taşımacılığın iki koşulu yerine getirmesi ilgili uzmanlarca benimsenmiştir. Bu koşullardan birincisi, taşımanın karayolu taşıma aracı, tren, mavna, gemi ve uçak gibi araçlardan en az ikisini içermesi, ikincisi ise taşınacak yüklerin birim yük haline getirilmiş olmasıdır.
Aslında çok modlu taşımacılık, intermodal taşımayı ve kombine taşımayı içeren genel bir kavramdır. Kombine taşıma ise türler arası taşımanın özel halidir.
Kombine taşımacılığın daha iyi anlaşılabilmesi için açıklanması için genel kabul gören tanımları şöyledir;
• Multimodal taşımacılık; Yüklerin taşınmasının iki veya daha fazla ulaştırma türü ile yapıldığı taşıma şeklinin genel adıdır.
• Intermodal taşımacılık; Taşınacak malların birim yük haline getirilerek, tüm taşıma zinciri (değişik ulaştırma türleri) boyunca aynı birim yük olarak taşınmasıdır.
• Kombine taşımacılık; Türler arası taşımacılıktaki taşıma zincirinin asıl büyük kısmının demiryolu veya iç suyolu ya da denizyolu ile, başlangıç ve bitiş ayaklarının ise mümkün olduğunca kısa olarak karayolu ile yapılmasıdır. Avrupa Birliği, asıl taşıma bölgesinde demiryolu, iç suyolu veya denizyolu taşıma hattının kuş uçusu mesafe olarak 100 km.’yi geçmesi gerektiği şeklinde bir kısıtlama koymaktadır.
Yukarıda tanımı verilen kombine taşımacılık, genel anlamda ulaştırma türlerinin teknik ve ekonomik açıdan en etkin oldukları yerlerde kullanıldıkları son derece akılcı bir ulaştırma türleri zinciri bütünüdür.
Bu bağlamda hem etkin bir ulaştırma sağlanmakta, hem de sistemin dengesindeki bozuklukların düzelmesi olanağı elde edilmiş olmaktadır. Aslında kombine taşımacılıkta hedeflenen, karayolunun yüksek oranlı taşıma payını, demiryolu veya denizyolu/iç suyoluna kaydırmaktır.
Bu taşıma sisteminin belirtilen nitelikleri son çeyrek yüzyılda kombine taşımacılığın hızlı gelişmesinin itici gücü olmaktadır. Kombine taşımacılık kuşkusuz geleceğin taşıma sistemidir.
Türkiye, coğrafi konumu açısından çok önemli stratejik avantajlara sahip olmasına rağmen, kombine taşımacılık henüz yeterince gelişmiş durumda değildir. Hem ulusal, hem de küresel ölçekteki gelişmelere paralel olarak, Türkiye’de kombine taşımacılığın geliştirilmesi ihtiyacı bulunmaktadır.
Kombine taşımacılık, sadece taşıma sırasında kullanılan ekipmanın değil, sistem içerisindeki bütün bileşenlerin sistematik ve kesintisiz bir şekilde birleştiği bir süreçtir. Bu yönüyle kombine taşımacılık lojistikle bağlantılı bir devrim olarak görülmektedir. Lojistik yönetimi kombine taşımacılığın bütün bileşenlerinin güvenilir, diğer taşıma modlarıyla sorunsuz, kesintisiz bağlantı ve yükün taşınması anında oluşabilecek alternatif fırsatlar karşısında değişiklik yapabilme esnekliğine sahip olmayı gerektirmektedir.
Kombine taşımacılık alanında faaliyet gösteren kuruluşların kurumsal kapasitesini güçlendirerek, söz konusu güçlendirmeyi düzenleyecek bir mevzuat yönetmeliği hazırlanması hedeflenmiştir.
Türkiye, Kombine Taşımacılık Sistemi ile gerek yurtiçindeki taşımalarında gerekse yurtdışı taşımalarında önemli bir maliyet avantajı yakalayacaktır.
Bu sistemin karadaki ana eksen demiryolu olacaktır. Bu nedenle de “demiryolu geleceğimizdir…”
İbrahim ÖZ
Demiryolu Taşımacılığı Derneği (DTD)
Yönetim Kurulu Başkanı