Ekonominin en hassas alanlarından biri olan gıda piyasası, önümüzdeki kış sezonunda yeniden mercek altına alınıyor. Yaz aylarının sona ermesiyle birlikte tarımsal üretimde mevsimsel yavaşlama, ithalat ve ihracat dengelerindeki değişim, küresel piyasalarda yaşanan dalgalanmalar ve lojistik maliyetler gıda fiyatlarını doğrudan etkileyen başlıca faktörler olarak öne çıkıyor.
Türkiye’de son yıllarda gıda enflasyonu, genel enflasyonun üzerinde seyrederek hane halkının bütçesinde en büyük baskı unsurlarından biri haline geldi. Kış ayları ise, hem arz-talep dengesinde bozulma hem de iklim koşullarının etkisiyle fiyat artışlarının daha belirgin yaşandığı bir dönem olarak biliniyor.
Yaz aylarında bol ve görece ucuz bulunan taze sebze ve meyveler, kış aylarında üretim maliyetleri artarak seralarda veya ithalat yoluyla tüketiciye ulaşıyor. Isıtma, enerji, işçilik ve nakliye giderlerinin artışı, seracılık faaliyetlerinde maliyet yükünü yükseltiyor.
Örneğin domates, salatalık, biber gibi ürünler kış aylarında yaz dönemine göre iki-üç katına varan fiyat artışları gösterebiliyor. Meyve tarafında ise elma, armut, portakal gibi depolanabilen ürünler fiyat istikrarı sağlasa da muz, kivi, avokado gibi ithal ürünlerde döviz kurlarındaki hareketler fiyatlara hızlıca yansıyor.
Bu noktada, üretici birlikleri ve tarım kooperatiflerinin piyasada istikrar sağlamak için depolama kapasitesini artırması ve lojistik planlamayı güçlendirmesi büyük önem taşıyor. Ancak mevcut depolama altyapısının sınırlı olması, kış aylarında arz daralmasını hızlandırabiliyor.
Kış aylarında enerji maliyetleri, özellikle doğal gaz ve elektrik giderleri, tarımsal üretim maliyetlerinin önemli bir bölümünü oluşturuyor. Seralarda kullanılan ısıtma sistemleri, kışın enerji fiyatlarındaki olası artışlardan doğrudan etkileniyor. Ayrıca, soğuk hava deposu ve nakliye sürecinde harcanan enerji de ek bir maliyet baskısı yaratıyor.
Nakliye tarafında ise akaryakıt fiyatlarındaki değişimler, tedarik zincirinin her halkasına etki ediyor. Kış koşullarında yolların kapanması, ulaşım süresinin uzaması ve lojistik riskler de fiyatların artışına neden oluyor. Dolayısıyla, tüketiciye ulaşan her bir sebze veya meyvenin fiyatının içinde, yalnızca ürünün kendisinin değil, ona eşlik eden enerji ve lojistik maliyetlerinin de ciddi bir payı bulunuyor.
Türkiye, tarım üretiminde güçlü bir ülke olmasına rağmen bazı ürünlerde ithalata bağımlı. Özellikle kış aylarında, tarımsal üretimin azalmasıyla birlikte ithalatın payı artıyor. Bu durumda döviz kurlarındaki dalgalanmalar, fiyatlar üzerinde doğrudan baskı unsuru oluyor.
Tahıl, bakliyat, yağlı tohumlar ve tropikal meyvelerde ithalata bağımlılık yüksek. Dolayısıyla, küresel piyasalardaki fiyat değişimleri ve lojistik maliyetleri Türkiye’deki raf fiyatlarına kısa sürede yansıyor. Kur artışlarıyla birlikte, ithal ürünlerin fiyatları katlanarak yükseliyor. Bu durum, özellikle düşük ve orta gelirli hanelerde gıda sepetinin küçülmesine ve tüketim alışkanlıklarının değişmesine yol açıyor.
2025 kış sezonuna girerken küresel ölçekte iklim değişikliğinin tarım üzerindeki etkileri daha belirgin hissediliyor. Aşırı soğuklar, kar yağışı veya sel gibi ekstrem hava olayları hem üretimi hem de nakliyeyi olumsuz etkileyebiliyor.
Jeopolitik açıdan ise Karadeniz tahıl koridoru gibi ticaret hatlarında yaşanabilecek aksamalar, dünya genelinde gıda fiyatlarının hızlı yükselmesine yol açabiliyor. Orta Doğu veya Afrika’daki kuraklıklar, küresel tahıl ve bakliyat fiyatlarını yukarı çekerken, bu etki Türkiye gibi ithalat yapan ülkelerde daha sert hissediliyor.
Yüksek gıda fiyatları, tüketici alışkanlıklarını kış aylarında belirgin şekilde değiştiriyor. Öncelik, temel gıda maddelerine kayarken lüks veya ithal ürünlerin tüketimi azalıyor. Ayrıca, haneler kendi gıda depolama yöntemlerini (konserve, turşu, dondurma) daha fazla kullanmaya başlıyor.
Market yerine semt pazarlarına yönelim artarken, zincir marketlerin indirim kampanyaları daha yoğun takip ediliyor. Gıda israfını önlemek için daha küçük porsiyonlar ve haftalık alışveriş planlamaları yaygınlaşıyor.
Uzmanlara göre, önümüzdeki kış gıda enflasyonunun yönetilebilmesi için şu adımların önemi büyük:
Depolama kapasitesinin artırılması: Soğuk hava depoları ve lojistik altyapı güçlendirilmeli.
Üreticiye enerji desteği: Seracılıkta kullanılan enerji maliyetlerinin düşürülmesi, üretim fiyatlarının dengelenmesine yardımcı olur.
İthalat-İhracat dengesi: İthalata bağımlılığı azaltacak orta-uzun vadeli tarım politikaları geliştirilmeli.
Kooperatiflerin güçlendirilmesi: Üretici örgütlenmesi, aracı sayısını azaltarak fiyat istikrarı sağlar.
İsrafı önleme kampanyaları: Tüketici bilincinin artırılması, gıda arzını daha etkin kullanmayı mümkün kılar.
Sonuç
Önümüzdeki kış sezonu, gıda fiyatları açısından kolay bir dönem olmayabilir. Mevsimsel üretim daralması, enerji ve lojistik maliyetleri, döviz kurları ve küresel riskler fiyatlar üzerinde yukarı yönlü baskı oluşturuyor. Ancak doğru planlama, üretim-tüketim zincirinin her halkasında verimlilik artışı ve gıda israfını önleyici adımlar, gıda enflasyonunu kontrol altında tutmak için kritik rol oynayacak.
Tüketici açısından ise alışveriş alışkanlıklarını gözden geçirmek, yerli ve mevsimsel ürünleri tercih etmek, kış aylarının daha az maliyetli geçmesini sağlayabilir. Ekonomi yönetimi ve tarım sektörü temsilcilerinin atacağı adımlar hem üreticinin hem de tüketicinin bu süreci daha az kayıpla atlatmasına yardımcı olacak.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar
Zaferozcivan59@gmail.com