Türkiye ekonomisinin nabzını en iyi tutan göstergelerden biri kuşkusuz ücretli çalışan istatistikleridir. Çünkü iş gücü piyasasında yaşanan gelişmeler hem ekonomik canlılığı hem de toplumsal refahı doğrudan etkiler. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı Haziran 2025 verileri, toplam ücretli çalışan sayısında sınırlı ama anlamlı bir artışa işaret ediyor. Ancak detaylara inildiğinde sektörler arası keskin farklılıklar göze çarpıyor.
Haziran 2025 itibarıyla sanayi, inşaat ve ticaret-hizmet sektörlerinde ücretli çalışan sayısı bir önceki yılın aynı dönemine göre %2 oranında artış gösterdi. Geçen yıl 15 milyon 612 bin kişi olan toplam ücretli çalışan sayısı, bu yıl 15 milyon 925 bine ulaştı.
Bu rakamlar, ekonominin genel olarak istihdam yaratmaya devam ettiğini ortaya koyuyor. Ancak hemen eklemek gerekir ki, bu artış tüm sektörlerde eşit dağılmadı. Özellikle sanayi kesimindeki daralma dikkatle üzerinde durulması gereken bir gelişme.
Sanayi sektörü, Türkiye ekonomisinin üretim gücünü temsil eden lokomotif alandır. Fakat son verilere göre sanayideki ücretli çalışan sayısı yıllık %2,1 oranında azaldı. Bu, yaklaşık 106 bin kişinin işini kaybettiği anlamına geliyor.
Alt detaylara bakıldığında;
İmalat sanayiinde %2,3’lük düşüş ile 100 bini aşkın istihdam kaybı yaşandı.
Madencilik ve taş ocakçılığı sektörü %0,8 geriledi.
Su temini ve atık yönetimi %3,2 azaldı.
Tek olumlu gelişme, elektrik, gaz ve buhar üretimi-dağıtımı alanında görülen %3,6’lık artış oldu.
Sanayi istihdamındaki bu tablo, küresel talepteki belirsizlikler, üretim maliyetlerindeki artış ve teknolojik dönüşümlerin etkisiyle açıklanabilir. Öyle görünüyor ki Türkiye, hizmet ve inşaat sektörlerinde yeni iş imkanları yaratırken, üretim odaklı istihdam alanında gerileme riskiyle karşı karşıya. Bu da uzun vadede dış ticaret dengeleri ve sanayileşme hedefleri açısından düşündürücü.
Sanayi cephesindeki olumsuz tabloya karşın inşaat sektörü oldukça güçlü bir performans sergiliyor. Haziran 2025’te inşaatta ücretli çalışan sayısı bir önceki yıla göre %8,2 artarak 1 milyon 903 bine yükseldi.
Bu yükselişin ardında birden fazla neden var:
Yaz aylarının başlamasıyla birlikte inşaat faaliyetlerinin hız kazanması,
Kentsel dönüşüm projelerinin yaygınlaşması,
Kamu kaynaklı altyapı yatırımlarının artması,
Konut talebinin canlılığını koruması.
Ancak burada dikkat çekilmesi gereken nokta şu: İnşaat istihdamındaki artış büyük ölçüde mevsimsel ve iç talebe bağlıdır. Dolayısıyla bu yükselişin sürdürülebilirliği, faiz oranları, krediye erişim imkânları ve hane halkı gelirlerindeki gelişmelerle yakından bağlantılıdır.
Ticaret ve hizmetler, Türkiye’de istihdamın omurgasını oluşturuyor. Bu alanda çalışan sayısı geçen yılın aynı dönemine göre %3,1 artarak 9,1 milyon kişiye ulaştı. Alt sektörler içinde en dikkat çekici artışlar ise şöyle:
Ulaştırma ve depolama: %5,7
Konaklama ve yiyecek hizmetleri: %5,0
Finans ve sigorta faaliyetleri: %4,7
Gayrimenkul faaliyetleri: %4,6
Bu tablo, özellikle turizm sezonunun etkisiyle hareketlenen hizmet sektörünün istihdam açısından ne kadar önemli bir kaynak olduğunu gösteriyor. Turizmdeki toparlanma, lojistikteki canlılık ve finans sektöründeki genişleme, Türkiye’de hizmet odaklı bir büyümenin ağırlık kazandığını ortaya koyuyor.
Buna karşın, idari ve destek hizmet faaliyetlerinde %0,3’lük düşüş yaşandı. Bu, taşeron çalışma biçimlerinin daraldığını ya da işgücü piyasasında esnek istihdamın yeniden şekillendiğini gösterebilir.
Haziran 2025’te ücretli çalışan sayısı, bir önceki aya göre toplamda değişmedi. Ancak sektörel farklılıklar devam etti:
Sanayi %0,3 geriledi,
İnşaat %0,9 arttı,
Ticaret ve hizmet %0,1 yükseldi.
Bu tablo, kısa vadede istihdamda sert dalgalanmalar olmadığını, ancak inşaat sektörünün aylık bazda da güçlü kalmaya devam ettiğini gösteriyor.
Haziran 2025 verileri bize şunu söylüyor: Türkiye ekonomisi istihdam yaratmaya devam ediyor, fakat bu istihdamın büyük bölümü hizmetler ve inşaat sektörlerinde yoğunlaşıyor. Oysa uzun vadeli ekonomik büyüme ve kalkınma hedefleri için sanayinin daha güçlü bir şekilde istihdam yaratması gerekiyor.
Eğer sanayi istihdamındaki gerileme kalıcı hale gelirse, bu durum ihracat kapasitesi, üretim zincirleri ve teknolojik dönüşüm açısından risk oluşturabilir. Öte yandan hizmetler sektörünün artışı, dijitalleşme, turizm ve lojistik gibi alanlarda yeni fırsatlar sunduğunu da ortaya koyuyor.
Sonuç olarak, Türkiye ekonomisinin önünde ikili bir tablo var:
Kısa vadede: İnşaat ve hizmetler sektörlerinin desteğiyle istihdam artışı devam ediyor.
Uzun vadede: Sanayideki kaybın telafi edilmesi ve üretim odaklı istihdamın güçlendirilmesi şart.
Bu nedenle ekonomi politikalarının, yalnızca sayısal istihdam artışını değil, aynı zamanda nitelikli ve sürdürülebilir istihdam yaratmayı hedeflemesi gerekiyor. Çünkü iş gücü piyasasının yönü, doğrudan ülkenin gelecekteki büyüme patikasını belirleyecek.
Kaynak: TÜİK
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar
Zaferozcivan59@gmail.com