Mercedes-Benz Türk Kamyon Pazarlama ve Satış Direktörü Alper Kurt, ağır vasıtalarda sıfır emisyon konusunda konuştu.
Mercedes-Benz Türk Kamyon Pazarlama ve Satış Direktörü Alper Kurt, Ağır vasıta ve Treyler Zirvesi’nde düzenlenen panelde ağır ticari araçlardaki sürdürülebilirlik konusunda, karbon nötr taşımacılıkla ilgili Avrupa Birliği düzenlemeleri, sıfır emisyon hedefleri ve teşvik mekanizmalarına yönelik konuşma gerçekleştirdi.
Treyler Sanayicileri Derneği (TREDER) ile Ağır Ticari Araçlar Derneği’nin (TAİD) iş birliğiyle gerçekleştirilen “Ağır Vasıta, Treyler Zirvesi” sektörü 7. defa buluşturdu.
Ağır Ticari Araçlar Derneği’nin düzenlediği son panelde Mercedes-Benz Türk Kamyon Pazarlama ve Satış Direktörü Alper Kurt, konuşmacı olarak yer aldı.
Mercedes-Benz Türk Kamyon Pazarlama ve Satış Direktörü Alper Kurt, ağır ticari araçlardaki sürdürülebilirlik konusunda karbon nötr taşımacılıkla ilgili Avrupa Birliği düzenlemeleri, hedefleri ve teşvik mekanizmalarına ilişkin şunları söyledi : “
“Avrupa Birliği, 2050 yılına kadar karbon nötr bir ekosistem oluşturmayı hedeflerken, bu sürecin en zorlu alanlarından biri olan taşımacılık sektörü dönüşümün merkezinde yer alıyor. Günümüzde toplam karbondioksit salınımının yaklaşık %6’sını oluşturan ağır vasıta taşımacılığı, bu hedef doğrultusunda önemli bir değişim sürecine girmiş durumda. AB, karbonsuz taşımacılık için kademeli bir yol haritası belirleyerek 2019 yılını referans yılı olarak aldı ve 2025, 2030 ve 2050 için net emisyon azaltım hedefleri koydu. Ancak bu dönüşüm, sadece üreticilerin sorumluluğunda değil; tüketicilere yönelik teşvikler, altyapı yatırımları ve regülasyonlarla desteklenmesi gereken kapsamlı bir süreci gerektiriyor.
Avrupa Birliği’nin ağır vasıta taşımacılığı için belirlediği yol haritası, 2015 yılında regülasyon çalışmalarının başlamasıyla şekillendi. Öncelikle üreticilerin emisyon verilerini şeffaf bir şekilde raporlaması için VECTO (Vehicle Energy Consumption Calculation Tool) adlı bir sistem devreye alındı. Bu sistem, ağır vasıtaların karbondioksit salınımını hesaplayarak emisyonların ölçülmesini ve takip edilmesini sağladı.
2019 yılı, bu regülasyonların temel referans noktası olarak belirlendi. Bu yıl içinde satılan kamyon, otobüs ve diğer ağır ticari araçların emisyon değerleri baz alınarak, gelecek yıllardaki emisyon azaltım hedefleri şekillendirildi. Buna göre: 2025’e kadar üreticilerin ortalama emisyonlarını %15 azaltması gerekiyor. 2030’a kadar bu oran %45’e çıkarılacak. 2050’de ise tamamen sıfır emisyonlu taşımacılık hedefleniyor.
Ancak bu hedeflerin başarısı, yalnızca üreticilerin çabalarıyla değil, şarj altyapısı ve tüketici teşvikleri gibi ek unsurların da hızla devreye alınmasına bağlı.
Ağır vasıta sektöründe sıfır emisyon hedefine ulaşmak için, elektrikli ve alternatif yakıtlı araçların pazarda yaygınlaşması gerekiyor. Ancak dizel araçlara kıyasla yüksek maliyetleri nedeniyle bu dönüşümün teşvik edilmesi şart. Avrupa’daki bazı ülkeler, bu dönüşümü hızlandırmak için farklı teşvik mekanizmaları uyguluyor. Dizel ve elektrikli araçlar arasındaki fiyat farkını kapatmak için sübvansiyonlar sağlanıyor. Şarj altyapısına yapılan yatırımlar için devlet destekleri artırılıyor. Otoyol geçiş ücretlerinde elektrikli araçlara özel indirimler sunuluyor. Örneğin Almanya’da otoyol geçiş ücretlerinde uygulanan Eurovinyet sistemi, ağır vasıtaları beş farklı emisyon sınıfına ayırıyor. Dizel motorlu araçlar 1, 2 ve 3. sınıflarda, hibrit araçlar 4. sınıfta, tamamen emisyonsuz araçlar ise 5. sınıfta yer alıyor. Elektrikli bir ağır vasıta ile dizel bir ağır vasıta arasında, yıllık 20.000 – 21.000 Euro’yu bulan otoyol geçiş avantajları bulunuyor. Yılda 60.000 km yol yapan bir araç için bu rakam oldukça önemli bir maliyet avantajı sağlıyor.
Avrupa Birliği, sadece tüketicileri teşvik etmekle kalmayıp, üreticiler için de zorlayıcı düzenlemeler getiriyor. Eğer üreticiler belirlenen emisyon azaltım hedeflerine ulaşamazsa, ciddi yaptırımlarla karşı karşıya kalacaklar.
2025 yılına kadar %15, 2030 yılına kadar %45 emisyon azaltımı sağlayamayan üreticiler için belirli cezai yaptırımlar söz konusu olacak. Bu cezalar, üreticilerin hem teknolojik yatırımlar yapmasını, hem de karbon emisyonlarını hızla düşürebilmesini sağlamak adına kritik bir araç olarak görülüyor.
Elektrikli ağır vasıtaların yaygınlaşabilmesi için en büyük engellerden biri şarj altyapısının yetersizliği. Bu noktada Avrupa Birliği, AFIR (Alternative Fuels Infrastructure Regulation) adlı yeni bir düzenlemeyi hayata geçirdi. AFIR kapsamında hızlı şarj istasyonlarının sayısının artırılması için teşvikler sağlanıyor. Megawatt şarj sistemlerine geçiş için altyapı yatırımları planlanıyor. Otoyol kenarlarında belirli aralıklarla yüksek kapasiteli şarj istasyonları kurulması zorunlu hale geliyor. Ağır vasıta taşımacılığında kullanılan bataryalar, artık 600 kWh seviyesine ulaşmış durumda. Bu bataryaların hızlı şarj edilebilmesi için megawatt seviyesinde şarj cihazlarına ihtiyaç duyuluyor. Ancak burada ciddi bir altyapı sorunu da var. Örneğin, Türkiye’de üretim yapan büyük markalardan biri olan Mercedes-Benz Türk’ün Aksaray’daki fabrikası 6-7 megawatt’lık bir enerji tüketimine sahip. Eğer megawatt şarj desteği olan 7 kamyon aynı anda şarj edilmeye çalışılırsa, bu fabrika kadar yüksek bir enerji gereksinimi doğuyor. Bu durum, şebeke altyapısının güçlendirilmesi gerektiğini ortaya koyuyor.
Avrupa Birliği’nde bu dönüşüm süreci hızla devam etse de, şarj altyapısının regülasyonların gerisinde kalması sektör için önemli bir sorun teşkil ediyor. Avrupa’daki bu durum, Türkiye’nin de kendi yol haritasını belirlerken dikkate alması gereken kritik bir nokta olarak öne çıkıyor.
Türkiye, Paris İklim Anlaşması’na taraf bir ülke olarak karbon nötr hedeflerine ulaşmak istiyorsa, ağır vasıta taşımacılığında öncelikle VECTO benzeri bir emisyon ölçüm sistemini devreye almalı ve ardından şarj altyapısına yönelik yatırımları hızlandırarak üreticileri ve tüketicileri teşvik edici mekanizmalar geliştirmeli.
Eğer bu üç ayak (üreticilere yönelik regülasyonlar, tüketicilere teşvikler ve şarj altyapısı yatırımları) aynı hızda ilerlemezse, belirlenen hedeflere ulaşmak gerçekçi olmayabilir. Avrupa’daki deneyimlerden alınacak derslerle Türkiye’nin de taşımacılıkta sıfır emisyon hedeflerine yönelik daha sağlam bir yol haritası oluşturması kritik bir gereklilik olarak görülüyor.