Türkiye ekonomisi, ağustos ayının üçüncü haftasında kısmi toparlanma sinyalleri veriyor. 18–23 Ağustos 2025 tarihleri arasında açıklanan veriler, işgücü piyasasından inşaat sektörüne, finansal güven endeksinden küresel ekonomik gelişmelere kadar pek çok alanı kapsıyor. Bu haftanın ekonomi gündemi hem yerel hem de küresel düzeyde piyasalara yön veren gelişmelerle doluydu.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun yayımladığı İşgücü Girdi Endeksleri verileri, ikinci çeyrekte istihdamda yıllık %1,9’luk artış olduğunu gösteriyor. Sanayi ve hizmetler sektörlerindeki istihdam artışı, ekonomik aktivitedeki toparlanmanın bir göstergesi olarak yorumlanabilir. Ancak inşaat sektöründe dalgalı bir seyir devam ediyor. Bu durum, sektörde maliyet baskılarının sürdüğünü ve yatırımcıların hâlâ temkinli davrandığını ortaya koyuyor.
Uzmanlar, istihdam endeksindeki bu artışın ekonomide yavaş ancak sürdürülebilir bir toparlanmanın işareti olduğunu belirtiyor. İşgücü piyasasındaki bu gelişmeler, Türkiye ekonomisinin uzun vadeli büyüme dinamikleri açısından önem taşıyor. Özellikle hizmetler sektöründeki artış, iç talebin hâlâ güçlü olduğunu gösteriyor.
İkinci çeyrek yapı izin istatistikleri, önceki dönemlere kıyasla daha kapsamlı bir analiz sunuyor. Artık yalnızca belediyelerin verdiği ruhsatlar değil, diğer yetkili kurumların belgeleri de istatistiklere dahil ediliyor. Bu kapsam genişletmesi, inşaat sektörüne dair daha doğru ve detaylı bir tablo çiziyor.
Veriler, ikinci çeyrekte alınan yapı ruhsatlarında artış olduğunu gösteriyor. Özellikle konut talebinin hâlâ canlı olması hem yatırımcılar hem de tüketiciler açısından olumlu bir işaret. Ancak inşaat maliyetlerinin yüksek seyretmesi, sektördeki büyüme hızını sınırlıyor ve yatırımcıların temkinli hareket etmesine yol açıyor.
Ekonomistler, yapı izinlerindeki bu artışın önümüzdeki dönemde inşaat sektörünün toparlanmasına katkı sağlayabileceğini, ancak maliyetlerdeki baskının sürdüğü sürece büyümenin kontrollü olacağını ifade ediyor.
Ağustos ayında açıklanan Finansal Hizmetler Güven Endeksi, bankacılık ve sigortacılık sektörlerinde güvenin sınırlı da olsa arttığını ortaya koyuyor. Bu veriler, piyasa oyuncularının ekonomik görünüm konusunda temkinli bir iyimserlik taşıdığını gösteriyor.
Bankacılık sektörü, kredi talebindeki artış ve mevduat eğilimlerindeki istikrar sayesinde güven endeksine katkıda bulunurken, sigortacılık sektöründe artan talepler ve risk yönetimi pratikleri, endeksin yükselmesini destekledi. Finans çevrelerinde oluşan bu temkinli iyimserlik, yatırım kararlarını ve piyasa davranışlarını yakından etkiliyor.
Haftanın uluslararası ekonomi gündemi de oldukça yoğun geçti. ABD’de açıklanan enflasyon verileri, piyasaların dikkatini çekti. Rakamların beklentilerin hafif üzerinde gelmesi, Amerikan Merkez Bankası FED’in faiz indirimini erteleyebileceği yorumlarını gündeme taşıdı. Bu durum, doların küresel ölçekte güçlenmesine yol açtı ve Türkiye dahil gelişmekte olan ülkelerde kur baskısını artırdı.
Avrupa tarafında, Euro Bölgesi ikinci çeyrekte %0,3’lük sınırlı bir büyüme kaydetti. Enerji maliyetlerindeki yüksek seyir ve tüketici harcamalarındaki yavaşlama, bölge ekonomisinin kırılganlığını ortaya koyuyor. Uzmanlar, Avrupa’daki düşük büyüme temposunun küresel ticareti ve Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin ihracatını dolaylı olarak etkileyebileceğini belirtiyor.
Asya cephesinde ise Çin’in dış ticaret verileri öne çıktı. İhracat beklentilerin üzerinde artarken, ithalattaki zayıflık sürüyor. Bu tablo, Çin’in üretim kapasitesini koruduğunu, ancak iç talepte sorunlar yaşandığını gösteriyor. Dünya ticaret dengeleri açısından bu gelişmeler, küresel ekonomide istikrar arayışının önemini bir kez daha gözler önüne seriyor.
Borsa İstanbul, hafta boyunca dalgalı bir seyir izledi. Döviz kurlarında dolar, küresel ölçekteki güçlenmesini sürdürdü. Altın fiyatları ise yatırımcıların güvenli liman arayışları nedeniyle yukarı yönlü hareket etti. Bu gelişmeler hem bireysel yatırımcıların hem de kurumsal oyuncuların stratejilerini etkiliyor.
Analistler, kur ve faiz dinamiklerinin yakından izlenmesi gerektiğini vurguluyor. Döviz kurlarındaki istikrar, enflasyonla mücadele ve iç talebin desteklenmesi açısından kritik öneme sahip.
Sonuç: Türkiye Ekonomisi ve Önümüzdeki Dönem
Özetlemek gerekirse:
Türkiye’de istihdam ve inşaat sektöründe kısmi toparlanma görülüyor.
Finansal hizmetler güven endeksi sınırlı da olsa yükseliş gösteriyor.
Küresel ölçekte ise FED’in politikaları, Avrupa’daki yavaş büyüme ve Çin’in iç talep sorunları ekonomilerin gündemini belirliyor.
Bu gelişmeler, önümüzdeki dönemde Türkiye ekonomisinin seyrini doğrudan etkileyecek. İşgücü piyasası ve finans sektörü, ekonominin temel göstergeleri olarak önemini korurken, küresel piyasalardaki dalgalanmalar ve belirsizlikler, yatırım kararlarını şekillendirmeye devam edecek.
Ekonomi dünyası hızla değişirken, yatırımcılar ve tüketiciler için temkinli ama bilinçli adımlar atmak, sürdürülebilir büyümenin anahtarı olacak.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar
Zaferozcivan59@gmail.com