*Dijital Çağın Karanlık Yüzü: Siber Saldırıların Artan Gücü
21, yüzyılda teknolojinin baş döndürücü hızla gelişmesi, hayatımıza kolaylık ve hız kazandırırken, beraberinde yeni ve ciddi riskleri de getirdi: Siber saldırılar. Artık bireylerin ve kurumların değil, ülkelerin ve küresel ekonominin kaderini bile etkileyebilen bu saldırılar, günümüzde ciddi ekonomik sonuçlara yol açıyor. Türkiye’de ve dünyada yaşanan son örnekler, siber güvenliğin sadece teknik bir mesele olmadığını; doğrudan ekonomik istikrarı, yatırım ortamını ve hatta ulusal güvenliği ilgilendiren stratejik bir konu olduğunu net biçimde gösteriyor.
Siber saldırılar çoğu zaman doğrudan finansal kayıplara sebep olurken, dolaylı etkileri de uzun vadede çok daha yıkıcı olabiliyor. Örneğin, bir bankacılık sistemine yönelik veri sızıntısı, sadece birkaç milyon dolarlık zarar yaratmakla kalmaz; müşteri güvenini sarsarak, o finans kurumunun piyasa değerinde büyük kayıplara, dolayısıyla yatırımcı güveninin bozulmasına ve uzun vadeli büyüme hedeflerinin aksamasına neden olabilir. Türkiye’de özellikle son yıllarda e-ticaret ve finans sektörüne yönelik yoğunlaşan saldırılar, bu risklerin artık soyut bir tehdit değil, somut bir gerçeklik olduğunu gösteriyor.
*Ekonomiyi Vuran Siber Dalgalar: Sebepler ve Dinamikler
Siber saldırıların arkasındaki temel nedenler incelendiğinde, ekonomi ile doğrudan bağlantılı motivasyonların öne çıktığı görülüyor. Birinci sebep hiç kuşkusuz finansal kazanç elde etme amacı: Fidye yazılımları (ransomware), dolandırıcılık ve banka hesaplarına yönelik saldırılar en yaygın örneklerden. 2024 yılında dünya genelinde fidye yazılımı kaynaklı kayıpların 30 milyar doları aştığı tahmin ediliyor. Türkiye’de de özellikle KOBİ’ler ve belediyeler gibi görece daha zayıf siber güvenliğe sahip kurumların hedef alınması, ciddi mali kayıplara ve kamu kaynaklarının israfına neden oldu.
İkinci sebep, rekabet ve siyasi gerilimlerden kaynaklanan saldırılar. Devlet destekli olduğu iddia edilen grupların, kritik altyapılara veya büyük şirketlere yönelik saldırılar düzenleyerek rakip ülkelerin ekonomisini zayıflatmaya çalıştığı biliniyor. Enerji santralleri, ulaştırma ağları ve sağlık sistemleri gibi sektörlerde yaşanan saldırılar, ekonomiyi doğrudan felç edebilecek potansiyele sahip. 2017’de Avrupa’yı vuran “NotPetya” saldırısı, tek başına küresel çapta 10 milyar dolara yakın zarara yol açarak bunun en somut örneklerinden biri oldu.
Üçüncü sebep ise teknoloji bağımlılığımızın artması. Dijital dönüşüm ve bulut teknolojilerinin hızlı gelişimi, her şeyi dijital ortama taşıdı. Ancak bu durum, saldırganlar için de yeni fırsatlar yarattı. Türkiye’de e-ticaret ve dijital bankacılığın yaygınlaşması, kullanıcı verilerinin ve finansal bilgilerin daha cazip hedefler hâline gelmesine neden oldu. Aynı zamanda, özellikle küçük ölçekli işletmelerin siber güvenliğe yeterince yatırım yapmaması, riskin boyutunu artırıyor.
*Sonuçlar: Kayıpların Ötesinde Derin Yaralar
Siber saldırıların yarattığı ekonomik etkiler sadece doğrudan parasal kayıplarla sınırlı değil. Daha derin ve uzun vadeli etkilerden bazıları şunlar:
Yatırım ortamının bozulması: Bir ülkenin siber güvenlik zafiyetleri, doğrudan yabancı yatırımların çekilmesini zorlaştırır. Özellikle kritik altyapılara ve finans sektörüne güven kaybı, yatırımcıların risk algısını yükseltir.
Rekabet gücünün zedelenmesi: Üretim tesislerine, lojistik zincirlerine veya tasarım dosyalarına yönelik saldırılar, firmaların uluslararası rekabet gücünü düşürebilir.
Kamu maliyesine yük: Siber saldırılar sonrası sistemlerin yeniden inşası, veri kurtarma, fidye ödemeleri veya tazminatlar gibi kalemler, kamu ve özel sektörde ek bütçe yükü yaratır.
Toplumsal güven erozyonu: Bankacılık veya e-devlet gibi alanlarda yaşanan güvenlik ihlalleri, vatandaşların dijital hizmetlere güvenini zedeler, dijitalleşme sürecini yavaşlatır.
Türkiye’de 2025’in ilk yarısında yaşanan bazı siber saldırı olayları; belediye sistemlerinin kilitlenmesi, bazı üniversitelerin öğrenci verilerinin sızdırılması ve birkaç büyük e-ticaret platformunun hacklenmesi gibi örnekler hem kamu hem de özel sektörde milyonlarca liralık kayıplara sebep oldu. Ancak belki de en önemlisi, toplumda oluşan “kişisel verilerimiz güvende mi?” kaygısıydı.
*Çözüm Yolu: Güvenlik, Lüks Değil Zorunluluk
Siber saldırılarla mücadele, yalnızca bir yazılım veya donanım yatırımı meselesi değil; bütüncül bir zihniyet değişikliğini de gerektiriyor. İşletmeler, bireyler ve kamu kurumları için güvenlik kültürünün yerleşmesi hayati önem taşıyor. Türkiye’de son dönemde siber güvenlik alanında artan yatırımlar, ulusal siber güvenlik stratejilerinin güçlendirilmesi ve yeni mevzuat çalışmaları bu açıdan olumlu adımlar.
Ancak daha da önemlisi, küçük ölçekli işletmelerin ve bireylerin de basit önlemleri ihmal etmemesi. Çünkü unutulmamalı ki, saldırganların büyük bölümü en güçlü duvarları değil, en zayıf halkayı hedef alıyor.
Küresel ölçekte ise siber saldırıların devlet destekli boyutunun artması, uluslararası hukukun ve iş birliklerinin güçlendirilmesini zorunlu kılıyor. Siber güvenlik artık sadece bir teknik mesele değil, ülkelerin diplomatik ve ekonomik stratejilerinin de temel unsurlarından biri.
*Son Söz: Ekonomik Güvenlik, Dijital Güvenlikten Geçer
Sonuç olarak, Türkiye’de ve dünyada siber saldırılar; ekonomik istikrar, rekabet gücü ve toplumsal refah açısından kritik riskler barındırıyor. Dijital dünyada savunmasız kalmak, yalnızca bir şirketin veya kurumun değil; bir ülkenin ekonomik kaderini bile tehdit edebilir. Bu nedenle siber güvenliği bir maliyet değil; uzun vadede ekonomik kalkınmanın ve sürdürülebilirliğin vazgeçilmez bir yatırımı olarak görmek gerekiyor. Gelecek dijitalde; ama dijital geleceğin temeli, sağlam bir güvenlik altyapısıyla mümkün olacak.