Ülkemizin reel sektör açısından 2023 yılında dünyanın en büyük 10. ekonomisi olma ve 500 milyar dolarlık ihracat yapma gibi heyecan verici hedefleri bulunmaktadır. Halen Dünya’nın en büyük 20 ekonomisinden birisi olan Türkiye’nin dünya pazarlarında daha da önde gelen bir oyuncu olmayı hedeflemesi elbette memnuniyet vericidir. Ancak bu hedefin yakalanabilmesi için ulusal düzeyde tüm faktörlerin titizlikle […]
Ülkemizin reel sektör açısından 2023 yılında dünyanın en büyük 10. ekonomisi olma ve 500 milyar dolarlık ihracat yapma gibi heyecan verici hedefleri bulunmaktadır. Halen Dünya’nın en büyük 20 ekonomisinden birisi olan Türkiye’nin dünya pazarlarında daha da önde gelen bir oyuncu olmayı hedeflemesi elbette memnuniyet vericidir. Ancak bu hedefin yakalanabilmesi için ulusal düzeyde tüm faktörlerin titizlikle değerlendirildiği stratejilere ihtiyaç bulunmaktadır.
Günümüzde stratejik yönetim yaklaşımları gerek işletme düzeyinde gerekse ulusal düzeyde rekabetçilik üzerine yapılandırılmaktadır. Bu yaklaşıma göre temel amaç, bitiş noktası olmayan uzun soluklu bir yarışta uzun vadeli hedeflere erişmek yoluyla sürdürülebilir rekabet üstünlüğü sağlamaktır. Ancak uzun vadeli hedeflere erişmek için belli bir strateji formüle etmeden ve uygulamaya koymadan önce bulunduğumuz pozisyonun stratejik olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla ülkemiz adına bir strateji formüle ederken diğer uluslar arasındaki yerimizi rekabetçi olarak belirlememiz gerekmektedir.
Bu noktada ihtiyaç duyacağımız inceleme Dünya Ekonomik Forumu (WEF) tarafından 12 kriter üzerinden yapılmaktadır. Türkiye, bu raporlara göre 2005 yılında 71. sırada iken 2007-2008 değerlendirmesinde 18 basamak birden yükselerek 53. sırada yer almıştır. Bu dönem içinde elde ettiği performans ile Türkiye, AB’ye 2007 genişlemesi sırasında üye olan Bulgaristan ve Romanya’nın yanı sıra, daha önce AB’ye üye olmuş Yunanistan, G.Kıbrıs R.Y. ve Malta’dan da daha önde yer almıştır. Benzer şekilde aynı dönemde Türkiye, BRIC ülkeleri arasında yer alan Rusya ve Brezilya’nın da önünde yer almıştır. İlgili ülkelere göre üstün konumumuz günümüzde de devam etmekte olması sürdürülebilirlik açısında sevindiricidir.
Müteakip dönemde açıklanan 2008–2009 raporunda ise bir önceki döneme göre 10 sıra birden kaybederek 63. olunabilmiştir. Ardından, 2009–2010 küresel rekabet endeksinde ise, küçük bir ilerleme ile iki sıra üste çıkılmıştır. 2010-2011 yılına gelindiğinde WEF tarafından incelemeye alınan ülke sayısı 133’den 139’a çıkmış olmasına rağmen Türkiye 61. sıradaki yerini korumuştur. Dünya Ekonomik Forumu’nun 2011-2012 Küresel Rekabet Raporu’nda ise küçük adımlarla da olsa istikrarlı büyümesini sürdürerek ülke sayısındaki artışa rağmen iki basamak yükselerek 59. sırada yer almıştır.
Ardından 2012-2013 raporunda ülkemiz 144 ülke arasında 43ncü sıraya yükselerek umutlu bir beklenti yaratmıştır. Ancak 148 ülkenin yer aldığı son Küresel Rekabet Endeksi raporunda (2013-14) ise Türkiye bir sıra kaybederek 44ncü sırada yer almıştır. Ancak 2012-2013 raporunda yer alan ülkelere göre göreceli yerini aynen koruyarak istikrarlı bir görüntü çizmiştir. Genel bir değerlendirme ile aynı rapora göre 2012 verilerini esas alarak derecelendirilen 148 ülke arasında en büyük 16. ekonomi durumundaki bir ülke için rekabetçilik sıralamasındaki yerimizin 2023 yılı hedeflerimizi dikkate aldığımızda yeterli olduğu söylenemez.
Aşağıdaki tabloda son üç rapor dönemi içerisinde 3 ana faktör altında yer alan 12 temel kritere göre ülkemizin durumu yer almaktadır.
|
2011-12 |
2012-13 |
2013-14 |
|||
|
Puan |
Sıra |
Puan |
Sıra |
Puan |
Sıra |
Genel |
4,28 |
59 |
4,45 |
43 |
4,45 |
44 |
Temel Gereksinimler |
4,61 |
64 |
4,75 |
57 |
4,75 |
56 |
Kurumlar |
3,61 |
88 |
3,98 |
96 |
4,08 |
56 |
Altyapı |
4,21 |
56 |
4,38 |
51 |
4,45 |
49 |
Makro-Ekonomik İstikrar |
4,47 |
83 |
4,86 |
55 |
4,62 |
76 |
Sağlık ve Temel Eğitim |
5,65 |
72 |
5,78 |
63 |
5,86 |
59 |
Verimlilik Artırıcılar |
4,22 |
52 |
4,42 |
42 |
4,38 |
45 |
Yüksek Öğretim ve Eğitim |
4,04 |
71 |
4,15 |
74 |
4,29 |
65 |
Ürün Piyasalarının Verimliliği |
4,21 |
59 |
4,55 |
38 |
4,52 |
43 |
Emek Piyasalarının Verimliliği |
3,57 |
127 |
3,79 |
124 |
3,74 |
130 |
Finansal Piyasaların Gelişmişliği |
4,23 |
61 |
4,46 |
44 |
4,40 |
51 |
Teknolojik Altyapı / Hazırlık |
3,85 |
56 |
4,29 |
53 |
4,05 |
58 |
Pazar Büyüklüğü |
5,17 |
16 |
5,28 |
15 |
5,30 |
16 |
İnovasyon ve Gelişmişlik |
3,62 |
58 |
3,79 |
50 |
3,91 |
47 |
İş Dünyasının Gelişmişliği |
4,16 |
52 |
4,25 |
47 |
4,36 |
43 |
İnovasyon |
3,10 |
67 |
3,33 |
55 |
3,47 |
50 |
Tablodaki veriler incelendiğinde Türkiye’nin, değerlendirmeye alınan tüm ülkeler içinde önemli bir farkla ortalamanın üstünde olduğu tek bileşen “Pazar Büyüklüğü”dür. En altlarda yer aldığı bileşen ise yıllardan beri değişmeyen bir şekilde “Emek Piyasalarının Gelişmişliği”dir ki emek yoğun bir endüstri özelliğini sürdüren lojistik sektörü açısından bu kriter üzerinde hassasiyetle durulması gerektiği ortaya çıkmaktadır. Bunun yanı sıra “Makroekonomik İstikrar”, “Yüksek Öğretim ve İşbaşında Eğitim”, “Sağlık ve Temel Eğitim” ile “Teknolojik Altyapı/Hazırlık” bileşenleri açısından da pek de iyi bir performans sergileyememektedir.
M.Porter bir ulusun rekabet gücünün belirleyici olarak (1) Faktör (girdi) koşulları, (2) Talep koşulları, (3) Firma stratejileri ve rekabet yapısı, (4) İlgili ve destekleyici kuruluşlar ile (5) Devletin rolünü saymaktadır. Dikkat edilirse burada yer alan beş temel faktör Dünya Ekonomik Forumu tarafından kullanılan rekabet endeksinin de bel kemiğini oluşturmaktadır. 2023 hedeflerine erişmek adına atılacak her türlü olumlu adımın aynı zamanda ülkemizi küresel rekabet endeksinde de üst basamaklara taşıyacağı aşikardır.
Ancak bu hedefin gerçekleştirilmesinde ilgili ve destekleyici kuruluşlar faktörü içerisinde yer alan ve ihraç ürünlerimizi uluslararası pazarlara taşınması için oluşturacağı lojistik ve tedarik zinciri ağları vasıtasıyla önemli bir rol üstlenmesi beklenen lojistik ve taşımacılık sektörünün bu beklentilere paralel olarak global anlamda rekabetçi bir güç olmasını zorunlu kılmaktadır. Bu çerçevede sektörün müşteriye hızlı yanıt verebilen, esnek, kaliteli ve uygun maliyetli hizmetler ile kendisini göstermesi gerekmektedir. Dolayısıyla, görünen şudur ki ihracat performansımızın arttırılmasında, önümüzdeki yıllarda ülkemizde faaliyet gösteren uluslararası eşya taşımacılığı ve lojistik firmalarına büyük görevler düşecektir.
Oysa kendisinden önemli bir görev beklediğimiz lojistik ve taşımacılık sektörümüzün 16ncı büyük ekonomi olan bir devletin gereklerini yerine getirdiğini söylemek henüz mümkün görünmemektedir. Bu çerçevede kendi yerimizi diğer uluslarla göreceli olarak inceleyebileceğimiz Dünya Bankası tarafından hazırlanan ve yayınlanan “Lojistik Performans Endeksi 2014” sonuçlarını incelediğimizde Türkiye’nin 160 ülke arasında 3.50/5.00 puanla 30. sırada yer aldığını görmekteyiz. Bu sonuçlarla Türkiye 2007 ve 2010 raporlarına kıyasla daha üst sıralara yerleşmekle beraber son rapordan bu yana ilerleme gösteremediğini hatta bazı kriterler açısından hafifte olsa lojistik performansındaki rekabet düzeyinin gerilediği görülmektedir. Üstelik “rekabetçi fiyatlarla sevkiyat imkanı” bileşeninde 2010 yılının bile gerisine düşmüş olmamız üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir husustur.
Ancak bu verilerin sevindirici yanı “lojistik sektörünün sunduğu hizmetlerin kalitesi ve yetkinlik düzeyi” ile bilişim sistemlerinin operasyonlara entegrasyonu anlamına gelen “sevkiyatların takibi ve izlenebilmesi” kriterlerinde sürekli ve önemli ilerlemeler görülmesidir. Aşağıdaki tabloda Türkiye’nin 2010, 2012 ve 2014 yılı Lojistik Performans İndeksi karşılaştırması yer almaktadır.
Türkiye’nin 2010 – 2014 Yılları Lojistik Performansı (Kaynak: worldbank.org)
|
2010 |
2012 |
2014 |
|||
Ölçüt |
Sıra |
Puan |
Sıra |
Puan |
Sıra |
Puan |
Genel |
39 |
3,22 |
27 |
3,51 |
30 |
3,50 |
Gümrük ve Sınır Yönetiminin Etkinliği |
46 |
2,82 |
32 |
3,16 |
34 |
3,23 |
Taşımacılık ve Ticaret Altyapısının Kalitesi |
39 |
3,08 |
25 |
3,62 |
27 |
3,53 |
Rekabetçi Fiyatla Sevkiyat İmkanı |
44 |
3,15 |
30 |
3,38 |
48 |
3,18 |
Lojistik Hizmetlerin Kalitesi ve Lojistik Yetkinlik |
37 |
3,23 |
26 |
3,52 |
22 |
3,64 |
Sevkiyatların Takibi ve İzlenebilmesi |
56 |
3,09 |
29 |
3,54 |
19 |
3,77 |
Sevkiyatların Alıcıya Zamanında Ulaşması |
31 |
3,94 |
27 |
3,87 |
41 |
3,68 |
Rekabet yarışı sonu olmayan dolayısıyla yarışı kimin önde bitirdiğinin değil herhangi bir zaman kesitinde rakiplerimize göreceli yerimizin ne olduğu değerlendirildiği bir yarıştır. Dolayısıyla ülkemizin yerini aralarında bulunmayı arzu ettiğimiz devler ligindeki ülkeler, bizim de içinde bulunduğumuz atağa kalkmasına rağmen halen orta düzeyde performans gösteren ülkeler ve rekabetçi pozisyonumuzun değerlendirilebilmesi açısından önemli görülen bazı diğer ülkelerle karşılaştırmak için aşağıdaki tablo faydalı olacaktır. Tabloda Finlandiya’dan önceki ülkeler üst gelir grubunda altındaki ülkeler ise üst-orta gelir grubundaki ülkelerdir. Son üç raporu dikkate aldığımızda Almanya, Hollanda ve Singapur’un sürekli ilk 5, Belçika, İngiltere ve Japonya’nın ise sürekli olarak ilk 10 arasında olduğuna dikkatlerinizi çekerim.
Türkiye’nin Dünya LPI Sıralamasındaki Yeri (Kaynak: worldbank.org)
|
2014 |
2012 |
2010 |
|||
Ekonomi |
LPI Sıralama |
LPI Puan |
LPI Sıralama |
LPI Puan |
LPI Sıralama |
LPI Puan |
Almanya |
1 |
4,12 |
4 |
4,03 |
1 |
4,11 |
Hollanda |
2 |
4,05 |
5 |
4,02 |
4 |
4,07 |
Belçika |
3 |
4,04 |
7 |
3,98 |
9 |
3,94 |
İngiltere |
4 |
4,01 |
10 |
3,90 |
8 |
3,95 |
Singapur |
5 |
4,00 |
1 |
4,13 |
2 |
4,09 |
İsveç |
6 |
3,96 |
13 |
3,85 |
3 |
4,08 |
Norveç |
7 |
3,96 |
22 |
3,68 |
10 |
3,93 |
Luksemburg |
8 |
3,95 |
15 |
3,82 |
5 |
3,98 |
Amerika B.D. |
9 |
3,92 |
9 |
3,93 |
15 |
3,86 |
Japonya |
10 |
3,91 |
8 |
3,93 |
7 |
3,97 |
Hong Kong |
15 |
3,83 |
2 |
4,12 |
13 |
3,88 |
Danimarka |
17 |
3,78 |
6 |
4,02 |
16 |
3,85 |
Finlandiya |
24 |
3,62 |
3 |
4,05 |
12 |
3,89 |
Malezya |
25 |
3,59 |
29 |
3,49 |
29 |
3,44 |
Çin |
26 |
3,53 |
26 |
3,52 |
27 |
3,49 |
Türkiye |
30 |
3,50 |
27 |
3.51 |
39 |
3.22 |
Macaristan |
33 |
3,46 |
40 |
3,17 |
52 |
2,99 |
Güney Afrika |
34 |
3,43 |
23 |
3,67 |
28 |
3,46 |
Tayland |
35 |
3,43 |
38 |
3,18 |
35 |
3,29 |
Romanya |
40 |
3,26 |
54 |
3,00 |
59 |
2,84 |
Panama |
45 |
3,19 |
61 |
2,93 |
51 |
3,02 |
Bulgaristan |
47 |
3,16 |
36 |
3,21 |
63 |
2,83 |
Meksika |
50 |
3,13 |
47 |
3,06 |
50 |
3,05 |
Küresel düzeyde rekabetin giderek artması sonucu uluslararası faaliyette bulunan işletmeler açısından, zorluklar giderek artmaktadır. Bu kapsamda uluslararası pazarlarda rekabet avantajı kazanabilmek için uygulanan stratejilerin temel yeteneklerimizden güç alması gereklidir. Bu kapsamda lojistik ve taşımacılık uluslar arası ticaretin performansına önemli düzeyde katkı sağlamaktadır. Ancak lojistik, tedarik zincirinin etkinliğini sağlayarak rekabet avantajı sağlayan bir unsur olmasının yanı sıra doğru yönetilemediği takdirde önemli bir maliyet kalemi haline de gelebilmektedir. Özellikle uluslararası ticarete konu olan malların bir ülkedeki çıkış noktasından diğer ülkedeki teslim noktasına erişene kadar geçen süreçten oluşan masraflar ve zaman kayıpları firmaların müşterilerine kattığı değerle birlikte finansal performanslarını da azaltmaktadır.
O halde uluslararası pazarlarda etkin bir lojistik sistemini ulusal düzeyde bir temel yetenek olarak geliştirebilmek için sistematik ve koordineli bir çalışma yapılmalıdır. Bu maksatla öncelikli olarak ele alınması gereken konulardan bir tanesi ise rekabet edebilecek dış pazarların seçilmesidir. Bu noktadan sonra lojistik ve taşımanın etkinliğini, malların müşterilerin eline ne kadar hızlı ulaştığı belirler. Türkiye’nin stratejik coğrafik konumu mevcut karayolu taşımacılığı endüstrisi ile birleşince çok önemli avantajlar sağladığı ortadadır. Ancak bu avantajımızın ihracat performansımızı destekleyebilmesi için lojistik işletmelerimiz ticaret engelleri, tarife ve kotalar, yabancı ülkelerin çeşitli düzenlemeleri ve kendi ülkemizden farklı kanunlar ve davranışlarla mücadele etmeyi öğrenmek zorundadırlar.
Üretim sektöründe küçük firmaların bile ihracat-ithalat yapabildiği bir çağda yaşamamıza rağmen maliyetlerin yüksekliği, uzmanlık isteyen hizmetlerin gerekliliği ve uluslararası devlerden gelen rekabet baskısı uluslararası taşımacılık ve lojistik sektöründe küçük firmaların kapasitelerin konsolide edilmesi gerektiğini ortaya çıkartmaktadır. Büyük firmalar ise, zaman içinde gelişme ve iyileştirmelerle dünya standartlarını yakalamayı başaracaklardır.
Bununla birlikte özellikle karayolunda geçiş belgesi kotalarının kaldırılması veya artırılması yönünde çalışmalar yapılması, limanların altyapı ve teknik imkanlarının güçlendirilmesi, kapasitelerinin artırılması, demiryolu taşımacılığımız serbestleştirilmesi ve teşvik edilmesi, demiryolu liman bağlantılarının tamamlanması, karayolu ve demiryolu bağlantıları olan lojistik üs projelerine bilimsel temele dayanan seçimler yapılmak kaydıyla önem verilmesi sektörümüzün rekabetçilik kabiliyetini artıracak unsurlardır.
Son söz olarak; firmalar arasında en iyi örneklerin paylaşımı ve kıyaslanmasının (Benchmarking) gelişme ve büyüme yönünde büyük katkılar sağladığını hatırlatmak isterim. Bu çerçevede gerek dünya ticaretinin yükselen devi olması gerekse Lojistik Performans Endeksi’ne göre rakiplerimiz arasında bulunan ve endeksin lideri konumundaki ülkelerin ulusal düzeydeki uygulamaları dikkate alınmalıdır.
Dostçakalın