Ekonomilerin sağlıklı işleyişinde, şirketlerin ve kurumların güvenilirliği büyük önem taşır. Piyasa aktörlerinin yatırım kararlarını verebilmesi, tüketicilerin korunabilmesi ve kamu kaynaklarının etkin kullanılabilmesi için şeffaflık ve hesap verilebilirlik olmazsa olmazdır. İşte bu noktada bağımsız denetim ve regülasyon mekanizmaları devreye girerek ekonomik düzenin korunmasında temel bir rol oynar. Özellikle finansal krizlerin, şirket skandallarının ve yolsuzluk vakalarının ardından bu mekanizmaların önemi çok daha görünür hale gelmiştir.
Bağımsız denetim, şirketlerin mali tablolarının ve faaliyet raporlarının tarafsız gözler tarafından incelenmesi anlamına gelir. Denetim, sadece muhasebe kayıtlarının doğruluğunu kontrol etmekle sınırlı değildir; aynı zamanda şirketlerin iç kontrol sistemlerini, risk yönetim süreçlerini ve yasal düzenlemelere uyumlarını da değerlendirir.
Bağımsız denetimin en kritik katkısı, güven tesis etmesidir. Yatırımcılar, pay sahipleri, kredi verenler ve kamu otoriteleri, denetimden geçmiş mali tablolar sayesinde kararlarını daha sağlıklı verebilir. Örneğin, halka açık bir şirketin bilançosu bağımsız denetimden geçmeden borsada işlem göremez. Bu uygulama, sermaye piyasalarında güven ortamını sağlayarak daha çok yatırımcıyı piyasaya çeker.
Ayrıca, bağımsız denetim yalnızca özel sektör için değil, kamu kurumları açısından da önemlidir. Belediyelerden kamu iktisadi teşebbüslerine kadar birçok kurum, harcadığı kaynağın şeffaflığını denetim raporlarıyla göstermek zorundadır. Bu sayede kamu maliyesinde israfın önlenmesi, kaynakların daha etkin kullanılması ve yolsuzluk riskinin azaltılması mümkün olur.
Bağımsız denetim tek başına yeterli değildir. Denetim faaliyetlerinin sağlıklı işlemesi için regülasyon mekanizmaları da gereklidir. Regülasyon, devletin veya bağımsız kurumların piyasalara koyduğu kurallar, standartlar ve gözetim faaliyetlerini kapsar.
Örneğin, finansal sistemde bankaların faaliyetlerini düzenleyen Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), piyasaların şeffaf işlemesi için standartlar koyar. Sermaye piyasalarında Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), şirketlerin halka arz süreçlerinden yatırımcıların korunmasına kadar birçok düzenleyici rol üstlenir. Uluslararası ölçekte ise Basel Komitesi gibi yapılar, finansal istikrarı küresel ölçekte korumaya çalışır.
Regülasyon mekanizmalarının temel amacı, piyasaların kendi haline bırakıldığında ortaya çıkabilecek riskleri sınırlamaktır. Aşırı risk alma, manipülasyon, bilgi asimetrisi ve tekelleşme gibi sorunlar, regülasyonlarla kontrol altına alınır. Bu bağlamda regülasyon, bir yandan serbest piyasanın işleyişini korurken, diğer yandan kamu yararını gözeten bir denge unsuru görevi görür.
Hem denetim hem de regülasyon süreçlerinin başarısı, bağımsızlığa dayanır. Eğer denetçi şirketten baskı görürse ya da regülatör kurum siyasi veya ekonomik çıkarların etkisi altında kalırsa, tüm sistemin güvenilirliği zedelenir.
Bu nedenle birçok ülkede denetim firmaları için sıkı etik kurallar ve rotasyon uygulamaları getirilmiştir. Regülasyon kurumları ise özerk yapılar halinde organize edilir. Örneğin, merkez bankalarının bağımsızlığı, para politikasının siyasi etkilerden uzak yürütülmesi için kritik kabul edilir. Aynı şekilde, mali denetim kurumlarının da doğrudan hükümet baskısından uzak çalışması, kamu kaynaklarının doğru kullanılmasını garanti eder.
2008 küresel finans krizi, bağımsız denetim ve regülasyon mekanizmalarının önemini tüm dünyaya yeniden hatırlattı. Krizin temel nedenlerinden biri, denetimlerin yetersizliği ve regülasyonların gevşek uygulanmasıydı. Yetersiz gözetim, karmaşık finansal ürünlerin risklerinin göz ardı edilmesine yol açtı. Krizden sonra birçok ülkede finansal denetim standartları sıkılaştırıldı, uluslararası iş birliği artırıldı ve bağımsız kurumların yetkileri genişletildi.
Benzer şekilde, muhasebe skandallarıyla gündeme gelen büyük şirket iflasları (Enron, WorldCom gibi) bağımsız denetim raporlarının ne kadar kritik olduğunu gösterdi. Bu olayların ardından ABD’de Sarbanes-Oxley Yasası çıkarılarak şirketler için daha katı raporlama standartları getirildi.
Türkiye’de bağımsız denetim ve regülasyon mekanizmaları son 20 yılda önemli gelişmeler kaydetti. 2011 yılında kurulan Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu (KGK), denetim standartlarının uluslararası normlarla uyumlu hale gelmesini sağladı. Bankacılık, sigortacılık, sermaye piyasaları ve enerji gibi sektörlerde de kendi regülatör kurumları aktif olarak görev yapıyor.
Ancak uygulamada bazı sorunlar da mevcut. Özellikle kamu denetiminde zaman zaman bağımsızlık tartışmaları gündeme geliyor. Ayrıca denetim raporlarının kamuoyuyla paylaşılmasında şeffaflık eksiklikleri yaşanabiliyor. Türkiye’nin uluslararası yatırımcı çekebilmesi için bu alanlarda daha güçlü bir bağımsızlık ve güven ortamı oluşturması gerektiği sık sık dile getiriliyor.
Bağımsız denetim ve regülasyon mekanizmaları, sadece teknik süreçler değil; aynı zamanda ekonomik ve toplumsal güvenin yapıtaşlarıdır. Güven olmadan yatırımcı piyasaya girmez, tüketici haklarını koruyamaz, kamu kaynakları verimli kullanılmaz. Bu nedenle, bağımsız denetim ve regülasyon mekanizmalarının güçlendirilmesi hem ekonomik istikrarın hem de demokratik şeffaflığın korunması açısından vazgeçilmezdir.
Bugün dünyada başarılı ekonomilere bakıldığında, güçlü denetim kurumlarının ve etkin regülasyonların ortak payda olduğu görülmektedir. Türkiye’nin de sürdürülebilir büyüme hedeflerine ulaşabilmesi için bu mekanizmaları sürekli geliştirmesi, bağımsızlığını koruması ve şeffaflığı artırması kaçınılmazdır.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar
Zaferozcivan59@gmail.com