Küresel ticaretin omurgasını oluşturan deniz taşımacılığı, 2025 itibarıyla karbon emisyonlarını azaltmaya yönelik yeni regülasyonlarla karşı karşıya. Avrupa Birliği’nin Emisyon Ticaret Sistemi (EU ETS) kapsamına denizcilik sektörünü dahil etmesi ve Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün (IMO) 2030 ve 2050 hedefleri, lojistik firmalarının maliyet dengelerini yeniden tanımlıyor.
Küresel ticaretin omurgasını oluşturan deniz taşımacılığı, 2025 itibarıyla karbon emisyonlarını azaltmaya yönelik yeni regülasyonlarla karşı karşıya. Avrupa Birliği’nin Emisyon Ticaret Sistemi (EU ETS) kapsamına denizcilik sektörünü dahil etmesi ve Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün (IMO) 2030 ve 2050 hedefleri, lojistik firmalarının maliyet dengelerini yeniden tanımlıyor. Bu yeni düzenlemeler, yakıt maliyetlerinden operasyonel planlamaya kadar geniş bir yelpazede sektör dinamiklerini değiştiriyor. Lanes Lojistik Operasyon Direktörü Ali Demircan, deniz taşımacılığını etkileyen regülasyonlara ve bunların olası maliyetlere etkilerini değerlendirdi.
EU ETS’nin kapsamının genişlemesiyle birlikte gemi operatörleri, sera gazı emisyonları için karbon bedeli ödemek zorunda kalıyor. Bu durum özellikle Avrupa limanlarına yapılan seferlerde navlun fiyatlarını belirgin şekilde artırıyor. Lanes Lojistik Operasyon Direktörü Ali Demircan, “Artık yakıt maliyetinin yanında karbon maliyetini de hesaplamak zorundayız. Bu yeni düzenlemeler navlun fiyatlarını ciddi ölçüde yukarı çekiyor ve tüm tedarik zincirine ek maliyet olarak yansıyor.” diyerek mevcut tabloyu özetliyor.
Regülasyonlara uyum için şirketler, LNG, biyoyakıt, metanol ve hidrojen gibi alternatif yakıt seçeneklerine yöneliyor. Ancak bu geçiş, kısa vadede önemli yatırım ve operasyonel maliyetler doğuruyor. Demircan, bu noktada stratejik yaklaşımın önemine dikkat çekerek, “Yeşil dönüşüm sektörün geleceği için kaçınılmaz. Fakat alternatif yakıt yatırımları ve filo yenileme çalışmaları başlangıçta yüksek maliyetli. Kritik olan, bu kısa vadeli artışları uzun vadeli rekabet avantajına çevirebilmek.” ifadelerini kullanıyor.
Müşterilerin ve küresel markaların tedarik zincirinde karbon ayak izine giderek daha fazla önem vermesi, sektörde rekabetin yönünü değiştiriyor. Artık fiyat ve teslimat süresi kadar karbon raporlaması da tercih kriteri haline geliyor. Demircan, “Müşteriler artık yalnızca maliyete değil, karbon salımını azaltan çözümlere de bakıyor. Karbon raporlaması yapabilen ve şeffaflık sağlayan firmalar, pazarda öne çıkıyor.” diyerek bu dönüşümün müşteri tercihlerine yansıdığını aktarıyor.
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), sıkılaşan regülasyonlar ve ekonomik belirsizlikler nedeniyle deniz yakıt talebinin 2024–2030 dönemi için sabit kalacağını öngörüyor. Yeni regülasyonlar yalnızca maliyet artışını değil, aynı zamanda detaylı raporlama yükümlülüklerini de beraberinde getiriyor. Lojistik firmalarının karbon izleme, raporlama ve doğrulama süreçlerine yatırım yapması kaçınılmaz hale geliyor. Demircan, bu noktada dijitalleşmenin rolünü öne çıkararak, karbon düzenlemelerinin bu konudaki önemine değiniyor: “Karbon raporlaması manuel yapılabilecek bir süreç olmaktan çıktı. Dijital altyapısı güçlü olan şirketler bu dönemi fırsata çevirecek.”