Sağlıkta İş Sağlığı ve Güvenliği

1959 yılında Antalya’nın İbradı ilçesine bağlı ÜRÜNLÜ köyünde doğdu. İnşaat ustası baba ve ev hanımı annenin yedi çocuğunun en küçüğüdür. Antalya’da ilk, orta ve lise öğrenimi sırasında inşaat işçiliği, sebze meyve işçiliği yaptı.1978 yılında İstanbul Üniversitesi işletme fakültesini kazandı ve 1982 yılında mezun oldu. Üniversite öğreniminin ikinci sınıfında İstanbul Tahtakale’de hırdavat ticaretine başladı.21 yıl hırdavat ticareti yaptıktan sonra ülkenin ekonomik koşullarından dolayı büyük bir fabrikaya satış müdürü oldu. Daha sonraki süreçte başka işletmelerde satış direktörlüğü, grup satış müdürlüğü ve sektör başkanlığı yaptı. 2008 yılında yakalandığı kronik böbrek yetmezliği ve 2013 yılında diyaliz tedavisine başladıktan sonra emekli olmak durumunda kaldı. Emekli olduktan sonra kendi bilim dalı olan ekonomi konusunda çalışmalar yaptı. SATIŞIN TEMELLERİ ve Ürünlü köyünü anlatan İŞTE KÖYÜM İŞTE KÖYLÜM kitabına ilaveten EV HEMODİYALİZİ kitaplarının yazarıdır. Halen DÜNYA GAZETESİ-SANAYİ HABER AJANSI,TÜNAYDIN GAZETESİ NALBUR TEKNİK DERGİSİ-İŞ GELİŞTİRME DERGİSİ VE MADE IN TURKEY dergilerinde ekonomik ve sosyal makaleler yazan ZAFER ÖZCİVAN evli ve iki çocuk babasıdır.

Yasa açık, risk büyük; ama uygulama eksik…

İş sağlığı ve güvenliği konusunda yasalar açıkça ne yapılması gerektiğini belirtmişken, uygulamada büyük bir ihmalkârlık göze çarpıyor. Özellikle hastaneler gibi çok sayıda çalışanın görev yaptığı, bulaşıcı hastalıklardan radyasyona kadar birçok riskin bulunduğu yerlerde, iş güvenliği sadece kâğıt üzerinde kalmış gibi görünüyor.

Genel Sağlık-İş Sendikası Başkanı Dr. Derya Uğur’un açıklamaları bu durumu tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor. Uğur’a göre iş sağlığı ve güvenliği gibi kolektif emek gerektiren bir alan, tek bir uzmanın sırtına yükleniyor. Üstelik bu kişinin başka görevleri de varsa, zaten sınırlı olan kaynak ve zaman tamamen yetersiz hale geliyor. Sonuç olarak, sağlık çalışanlarının korunması gereken bir alan ihmale kurban gidiyor.

SAĞLIKTA İŞ GÜVENLİĞİ NEDİR, NEDEN HAYATİDİR?

İş sağlığı ve güvenliği (İSG), bir çalışanın iş yerinde fiziksel, ruhsal ve sosyal olarak tam anlamıyla korunmasını hedefleyen bir disiplindir. Hele ki sağlık sektörü gibi yoğun tempolu, bulaşıcı hastalık riski yüksek, sürekli stres altında çalışılan bir alanda bu uygulamalar hayati önemdedir.

Sağlıkta iş güvenliği şu anlama gelir:

Sağlık çalışanı, iğne batması, kesici-delici alet yaralanmaları, enfeksiyon kapma, kimyasal maddelere maruz kalma, radyasyon gibi risklere karşı koruma altına alınmalıdır.

Hastane binası içindeki yangın riski, elektrik sistemleri, laboratuvar ortamı, tıbbi atıkların yönetimi gibi teknik ve çevresel riskler kontrol altında olmalıdır.

Çalışanların düzenli sağlık taramaları yapılmalı, ruh sağlığı izlenmeli, kişisel koruyucu donanımlar eksiksiz sağlanmalıdır.

İş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi gibi profesyoneller, bu sürecin takibini yapar. Risk analizi, eğitimler, acil durum tatbikatları, ekipman kontrolleri ve daha fazlası bu uzmanların sorumluluğundadır.

6331 SAYILI YASA NE DİYOR, SAĞLIK KURUMLARINDA DURUM NE?

Türkiye’de iş sağlığı ve güvenliği alanı, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile düzenlenmiştir. Kanun diyor ki:

“Çok tehlikeli” sınıfta yer alan iş yerlerinde her 250 çalışana bir iş güvenliği uzmanı,

Her 750 çalışana bir işyeri hekimi zorunlu olarak çalıştırılmalıdır.

Sağlık tesisleri, özellikle hastaneler, radyoloji birimleri, laboratuvarlar, sterilizasyon alanları nedeniyle çok tehlikeli sınıfta yer alır. Ancak İzmir’deki birçok hastanede bu sayılara ve standartlara uyulmadığı iddia ediliyor. Alsancak Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi örneğinde olduğu gibi, iş güvenliği uzmanı ya hiç yok ya da olması gerekenden az.

KOLEKTİF EMEK GEREKİR, KEYFİ YÖNETİM DEĞİL

İş sağlığı ve güvenliği bireysel bir görev değil; tam anlamıyla bir ekip işidir.

İş güvenliği uzmanı,

İşyeri hekimi,

Diğer sağlık personeli,

Sağlık taramalarını organize eden birimler,

İdari destek personeli

Birlikte çalışmadıkça bu alan sürdürülemez. Ancak Dr. Derya Uğur’un ifade ettiği gibi, yöneticilerin liyakat yerine keyfî tercihlerle hareket etmesi bu süreci sekteye uğratıyor. Sağlık personelinin can güvenliği bu tür uygulamalarla göz ardı ediliyor.

SAĞLIK BAKANLIĞI’NA YÖNELTİLEN SORULAR CİDDİ SİNYALLER VERİYOR

Dr. Uğur’un kamuoyuna ve Sağlık Bakanlığı’na yönelttiği sorular aslında tek başına bile büyük bir sorunu gözler önüne seriyor:

Bakanlık kendi personeline 16 bin TL’lik iş güvenliği uzmanlık ücretini ödemekten imtina ederken, dışarıdan alınan hizmetlere neden 100 bin liraya kadar çıkan harcamalar yapılıyor?

Ülke genelinde, kanunen bulunması zorunlu olmasına rağmen kaç iş güvenliği uzmanı ve kaç işyeri hekimi görevlendirilmemiştir?

Bu sorular yanıt beklerken, ihmal edilen her gün sağlık çalışanlarının daha fazla risk altında çalıştığı anlamına geliyor.

GENEL DEĞERLENDİRME: İŞ GÜVENLİĞİ LÜKS DEĞİL, YAŞAM HAKKIDIR

İş sağlığı ve güvenliği, bir çalışanın hayatını doğrudan ilgilendiren bir insan hakkıdır. Özellikle de başkalarının hayatını kurtarmaya çalışan sağlık çalışanları için bu alan daha da önemlidir. Onların korunmadığı bir sistemde, kaliteli sağlık hizmetinden söz edilemez.

Sistemsel sorunlar

Denetimsizlik,

Liyakatsiz kadrolar,

Uygulamada keyfilik,

Kaynakların yanlış kullanımı

Türkiye’de sağlıkta iş güvenliğinin acilen yeniden ele alınmasını, yasa hükümlerinin tavizsiz uygulanmasını ve sağlık çalışanlarının korunmasını gerektiriyor. Aksi takdirde hem çalışanlar hem de vatandaşlar için sağlık kurumları güvenli değil, tehlikeli alanlar olmaya devam edecek.

ZAFER ÖZCİVAN

Ekonomist-Yazar

zozcivan@hotmail.com

Yayınlama: 16.07.2025
Düzenleme: 16.07.2025 10:01
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.