24-26 Nisan tarihlerinde gerçekleştirilen 17. Petroleum İstanbul Fuarının 2. günü Akademi programı kapsamında “Türkiye’de Motor Biyoyakıtlarının bugünü ve yarını” başlıklı oturumu gerçekleştirildi.
24-26 Nisan tarihlerinde gerçekleştirilen 17. Petroleum İstanbul Fuarının 2. günü Akademi programı kapsamında “Türkiye’de Motor Biyoyakıtlarının bugünü ve yarını” başlıklı oturumu gerçekleştirildi. İTÜ Öğretim Üyesi ve SÜT-D Başkanı Prof. Dr. Filiz Karaosmanoğlu moderatörlüğünde gerçekleşen oturuma Turkish Fuel Services İkmal, Terminal ve Yakıt Stok Müdürü Dr. Fatih Demir ve Biyoyakıt Sanayi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Borovalı konuşmacı olarak katıldı.
Biyoyakıtların tarihsel sürecinin anlatıldığı ve geleceğinin masaya yatırıldığı oturumda Prof. Dr. Filiz Karaosmanoğlu, ilk katı yakıt olan odun ile başlayan sürecin günümüzde daha sürdürülebilir biyoyakıtların gelişimine kadar uzandığını ve bugün geldiğimiz noktada, katı biyoyakıtların öneminden vazgeçilemeyeceği, enerji sorunlarına çözüm için yenilenebilir enerji kaynakları kullanımı, enerji verimliliği ve en iyi enerji teknolojilerinin kullanılması gerektiğine dikkat çektiği konuşmasında şunları söyledi:
“Enerji dünyası “yeşil, dijital ve sürdürülebilir” dönüşüm yaşıyor. Bu bağlamda enerji sektörünün 3D stratejisi öne çıkarılıyor. Bunlar; Dijitalleşme, dağıtık enerji sistemleri ve düşük karbon emisyonu. Son yıllarda adını daha çok duyduğumuz sürdürülebilir havacılık ve denizcilik yakıtları gibi yeni nesil biyoyakıt türleri gelecekte çok daha kritik rol oynayacağını görüyoruz.
Dünyada ve Türkiye’de Taşımacılık Sektörü: Büyüyen Bir Ekosistem
Biyoyakıt Sanayi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Borovalı ise Türkiye’deki biyoyakıt sektörünün ihtiyaçlarını karşılamanın seviyesi nedir? Bununla alakalı neredeyiz? Neye ihtiyacımız var? sorularının odağında gerçekleştirdiği konuşmasında şunları söyledi.
“Gelişen teknoloji ve yükselen ihtiyaçlar doğrultusunda taşımacılık sektörü dünya genelinde önemli bir dönüşüm yaşıyor. 2075 yılı için hedeflenen strateji doğrultusunda, motorlu taşıma sistemleri alanında önemli atılımlar kaydediliyor. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde, 2020 yılında başlayan yenilenebilir enerji destek programları, 10 milyon tonluk biyoyakıt üretimi hedefiyle sektörde devrim yarattı.
Bu gelişmeler dünya genelinde biyoyakıt üretimi ve biyoenerji malzeme kullanımı gibi alanlarda da etkili oldu. Son yıllarda taşımacılık sistemlerinin hem çevreci hem de sürekli gelişen bir yapıya evrildiğini gösteriyor.
Türkiye’de Taşımacılık Sektörü: Nereden Nereye?
Türkiye’de ise karayolu, denizyolu ve havayolu taşımacılığı alanlarındaki kurumlar önemli bir gelişim döneminden geçiyor. 2024 sonu itibariyle ulaşılan üretim rakamları, sektördeki kapasite artışını ve yönetmeliklerin yenilenme ihtiyacını ortaya koyuyor.
Taşımacılık sektörü, altyapı ve mevzuat anlamında büyük adımlar atsa da, nitelikli insan kaynağı ve yeni nesil teknolojilere uyum konusunda hala önemli açıklar bulunuyor.
Sektörün İhtiyaçları ve Gelecek Perspektifi
Türkiye’de taşımacılık sektörü, daha çevreci ve verimli yöntemlere yönelmek zorunda. Elektrikli taşıma sistemleri, biyoyakıt teknolojileri ve akıllı lojistik çözümleri sektörün geleceği için kaçınılmaz hale geliyor. Özellikle yerel bazda geliştirilecek projeler, bölgesel ekonomilere katkı sağlayacak ve taşımacılık alanında sürebilir büyümeyi destekleyecek.
Dünya enerji dönüşümünde önemli bir dönüm noktasına geldi. Elektrikli araçlar, hafif ve orta sınıf taşıtlar için hızla yaygınlaşırken, ağır taşımacılık sektöründe çözümün biyoyakıtlarda olduğu netleşiyor.
Yapılan teknik analizlere göre, motosiklet, otomobil, minibüs ve otobüs gibi araçlar batarya teknolojisiyle kolayca elektrifikasyona geçebiliyor. Ancak ağır taşıtlar için batarya kullanımının fiziki sınırları aşılması güç sorunlar yaratıyor. Batarya ağırlıkları, ağır taşımacılık için bataryayı pratik bir çözüm olmaktan çıkarıyor.
Bu nedenle uzmanlar, ağır taşıma araçlarında biyoyakıtların öneminin her geçen gün arttığını vurguluyor. Biyoyakıtlar, hızlı üretilebiliyor, Düşük karbon emisyonu sağlıyor, diğer alternatif enerji kaynaklarına göre daha ekonomik çözümler sunuyor, tarımsal atıklar ve biyolojik artıklardan üretildiği için sürdürülebilirlik konusunda da çevreci bir avantaj sağlıyor.
Son yıllarda özellikle atık bazlı biyoyakıt üretimi sayesinde, gıda güvenliği ve sürdürülebilirlik konularında endişeler de büyük ölçüde aşılmış durumda.
Enerji sektörü yetkilileri, ağır taşımacılıkta karbon emisyonunun azaltılması ve yeşil dönüşüm hedeflerine ulaşılması için biyoyakıt kullanımının stratejik bir rol oynayacağını belirtiyor.
Türkiye’nin SAF Yolculuğu ( Sürdürülebilir havacılık yakıtları )
Dünyada havacılık sektörü hızla karbon ayak izini azaltmaya çalışırken, Türkiye’den önemli bir aktör bu dönüşüme öncülük ediyor: Turkish Fuel Services (TFS).
Türk Hava Yolları’nın en büyük iştirak şirketi olan TFS, aynı zamanda İstanbul Havalimanı’nın da iştirak şirketi konumunda bulunuyor. Türkiye’nin en büyük havacılık yakıtı yönetim şirketi olarak TFS, İstanbul Havalimanı başta olmak üzere ülke genelindeki havalimanlarında yakıt tedariki, ticareti ve operasyonel yönetimi üstleniyor.
Turkish Fuel Services İkmal, Terminal ve Yakıt Stok Müdürü Dr. Fatih DEMİR, dünyada ve Türkiye’de sürdürülebilir havacılık yakıtları gelişmeleri ve Türkiye’de TFS’nin bu konudaki çalışmaları hakkında bilgilendirmelerde bulundu.
“TFS’nin çalışmaları son dönemde özellikle sürdürülebilir havacılık yakıtları (SAF) alanında büyük önem kazandı. Bu gelişmeler, 2015 Paris İklim Anlaşması ile birlikte daha da hız kazandı. Anlaşmaya göre ülkeler, sanayi devriminden bu yana artan küresel sıcaklığı 2°C sınırı altında tutmayı taahhüt ettiler. Ulaşım ve havacılık gibi sektörlerde karbon emisyonlarını azaltmak, bu hedefin en kritik adımlarından biri olarak görülüyor.
Avrupa Birliği, 2025 itibarıyla uçuşlarda %2 oranında SAF kullanımı zorunluluğu getirdi. İngiltere ise 2030’a kadar bu oranı %10’a çıkarma hedefi koydu. ABD teşvik politikalarıyla sektörü desteklerken, üretim kapasitesinde de hızla ilerliyor.” diye konuştu.
Türkiye’nin SAF Yolculuğu ve TFS’nin Rolü:
Türkiye’de havacılık sektöründe sürdürülebilir yakıtlara geçiş süreci hızlanırken, bu dönüşümle ilgili önemli endişelerini dile getiren Fatih DEMİR, SAF (Sürdürülebilir Havacılık Yakıtı) kullanımının artmasıyla birlikte, üretim süreçleri ve kalite standartlarının belirlenmesinde dikkat edilmesi gereken kritik noktaları vurguladı.
Ana endişeleri şu şekilde sıraladı :