Akıllı Tarım Uygulamaları

1959 yılında Antalya’nın İbradı ilçesine bağlı ÜRÜNLÜ köyünde doğdu. İnşaat ustası baba ve ev hanımı annenin yedi çocuğunun en küçüğüdür. Antalya’da ilk, orta ve lise öğrenimi sırasında inşaat işçiliği, sebze meyve işçiliği yaptı.1978 yılında İstanbul Üniversitesi işletme fakültesini kazandı ve 1982 yılında mezun oldu. Üniversite öğreniminin ikinci sınıfında İstanbul Tahtakale’de hırdavat ticaretine başladı.21 yıl hırdavat ticareti yaptıktan sonra ülkenin ekonomik koşullarından dolayı büyük bir fabrikaya satış müdürü oldu. Daha sonraki süreçte başka işletmelerde satış direktörlüğü, grup satış müdürlüğü ve sektör başkanlığı yaptı. 2008 yılında yakalandığı kronik böbrek yetmezliği ve 2013 yılında diyaliz tedavisine başladıktan sonra emekli olmak durumunda kaldı. Emekli olduktan sonra kendi bilim dalı olan ekonomi konusunda çalışmalar yaptı. SATIŞIN TEMELLERİ ve Ürünlü köyünü anlatan İŞTE KÖYÜM İŞTE KÖYLÜM kitabına ilaveten EV HEMODİYALİZİ kitaplarının yazarıdır. Halen DÜNYA GAZETESİ-SANAYİ HABER AJANSI,TÜNAYDIN GAZETESİ NALBUR TEKNİK DERGİSİ-İŞ GELİŞTİRME DERGİSİ VE MADE IN TURKEY dergilerinde ekonomik ve sosyal makaleler yazan ZAFER ÖZCİVAN evli ve iki çocuk babasıdır.
Bir zamanlar sadece çiftçinin elindeki kürek ve gözüyle görebildiği kadarını bilmek yeterliydi. Oysa artık tarlalarda sensörler, uydular, drone’lar ve yapay zekâ destekli sistemler var. Tarımda dijital dönüşüm, ‘akıllı tarım’ adı altında sessiz ama derin bir devrim yaratıyor. Bu devrim, sadece çiftçilerin değil; şehirdeki tüketicinin, gıda sanayisinin ve hatta çevrenin geleceğini de doğrudan etkiliyor.
Topraktan Sofraya Dijital Yolculuk
Geleneksel tarım yöntemleri, yüzlerce yıldır benzer şekilde uygulana geldi. Hava durumuna bakarak ekim yapmak, gözle hastalık tespiti ve sezgilerle sulama gibi yöntemler, geçmişte belki yeterliydi. Ancak günümüzde nüfusun artması, iklim değişikliği, su kaynaklarının azalması ve gıda talebindeki hızlı artış; tarımda daha bilimsel, veriye dayalı ve sürdürülebilir çözümleri zorunlu kılıyor.
İşte tam bu noktada “akıllı tarım” kavramı devreye giriyor. Gelişmiş sensörler, GPS tabanlı takip sistemleri, drone teknolojileri ve yapay zekâ algoritmaları, tarladaki bitkinin büyümesini anbean izliyor. Çiftçiler, cep telefonlarına gelen bildirimlerle toprağın nem durumunu, hava koşullarını ve bitkinin gelişim sürecini takip edebiliyor. Bu sayede, tarlalar suya ihtiyaç duyduğunda sulama yapılabiliyor; gereksiz gübre veya ilaç kullanımı azaltılıyor.
Bu teknolojilerin en önemli faydalarından biri de kayıpların önüne geçmek. Örneğin, bitkilerde erken hastalık tespiti sayesinde verimde ciddi düşüşlerin önlenmesi mümkün hale geliyor. Tüm bu veriler, hasat zamanının da daha isabetli belirlenmesini sağlıyor.
Sadece Büyük Çiftçilere Değil, Küçük Ölçekli Üreticiye de Umut
Akıllı tarım uygulamaları ilk başta maliyetli gibi görünse de uzun vadede ciddi kazanç sağlıyor. Daha az su, daha az gübre ve ilaç kullanımı hem çevreyi koruyor hem de üretim maliyetlerini düşürüyor. Bu da özellikle küçük ve orta ölçekli çiftçilerin rekabet gücünü artırıyor.
Türkiye’de de son yıllarda birçok girişim, kooperatif ve teknoloji şirketi, küçük çiftçilere özel düşük maliyetli çözümler sunuyor. Tarımsal drone kiralama hizmetleri, cep telefonu tabanlı uygulamalar ve yerli sensör sistemleri, çiftçilere teknolojiyi erişilebilir hale getiriyor.
Bu gelişmeler, tarımda “büyük balık küçük balığı yutar” anlayışının yerini, “bilgiyi kullanan kazanır” yaklaşımına bırakıyor. Yani artık tarlasında dijital sensör kullanan küçük bir çiftçi, büyük bir holding kadar verimli üretim yapabiliyor.
Sürdürülebilirlik ve Çevresel Etkiler
Akıllı tarım uygulamalarının bir diğer önemli yönü de çevresel sürdürülebilirlik. Bilinçsizce yapılan sulama ve gübreleme işlemleri, toprağın verimsizleşmesine ve su kaynaklarının tükenmesine neden oluyor. Oysa akıllı sistemler, gerçek zamanlı verilerle tam ihtiyacı kadar sulama ve gübreleme yapılmasını sağlıyor.
Böylece hem üretim maliyetleri düşüyor hem de doğaya verilen zarar en aza iniyor. Ayrıca, doğru veriler sayesinde ilaç ve pestisit kullanımı da azaltıldığı için hem bitki sağlığı korunuyor hem de tüketici daha sağlıklı ürünlere ulaşabiliyor.
Gıda Güvenliği ve Küresel Rekabet
Dünya genelinde yaşanan pandemi ve iklim krizleri, tarımda “gıda güvenliği” kavramını daha kritik hale getirdi. Akıllı tarım, sadece üretimi artırmakla kalmıyor; aynı zamanda üretimin sürdürülebilir ve izlenebilir olmasına da katkı sağlıyor.
Örneğin, blok zincir tabanlı sistemlerle tüketici, markette aldığı bir ürünün hangi tarlada, hangi yöntemlerle yetiştirildiğini görebiliyor. Bu da şeffaflığı artırıyor ve güveni pekiştiriyor.
Ayrıca, akıllı tarım sayesinde üretimde standartlar yükseldiği için, Türkiye gibi tarım ülkelerinin ihracatta daha rekabetçi hale gelmesi mümkün oluyor.
Geleceğe Dair Umutlar ve Endişeler
Her yeni teknolojide olduğu gibi, akıllı tarımda da bazı endişeler yok değil. Özellikle dijital okuryazarlık düzeyi düşük çiftçiler için eğitim ihtiyacı büyük. Ayrıca, veri güvenliği ve çiftçilerin özel bilgilerinin korunması da önemli konular arasında.
Ancak hem kamu kurumları hem de özel sektör, bu konuda eğitim programları ve destek projeleri düzenliyor. Giderek daha fazla genç çiftçi, teknolojiyi tarımda aktif şekilde kullanmaya başlıyor.
Son Söz: Tarımda Yeni Bir Devir
Sonuç olarak, akıllı tarım; çiftçilerin hayatını kolaylaştıran bir yenilikten çok daha fazlası. İklim değişikliği ile mücadelede, gıda güvenliğinin sağlanmasında ve gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmada kritik rol oynuyor.
Tarlada, bahçede, bağda; artık sadece toprağa değil, veriye de emek veriliyor. Çünkü geleceğin tarımı, akılla, bilimle ve teknolojiyle şekilleniyor. Ve bu değişim, yalnızca çiftçilerin değil; soframızdaki ekmeğin, tabağımızdaki sebzenin ve tüm doğanın geleceğini etkiliyor.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist yazar
zaferozcivan@59@gmail.com

 

Yayınlama: 07.08.2025
Düzenleme: 07.08.2025 13:28
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.