28 Temmuz-1 Ağustos Haftasının Ekonomik Panaroması

1959 yılında Antalya’nın İbradı ilçesine bağlı ÜRÜNLÜ köyünde doğdu. İnşaat ustası baba ve ev hanımı annenin yedi çocuğunun en küçüğüdür. Antalya’da ilk, orta ve lise öğrenimi sırasında inşaat işçiliği, sebze meyve işçiliği yaptı.1978 yılında İstanbul Üniversitesi işletme fakültesini kazandı ve 1982 yılında mezun oldu. Üniversite öğreniminin ikinci sınıfında İstanbul Tahtakale’de hırdavat ticaretine başladı.21 yıl hırdavat ticareti yaptıktan sonra ülkenin ekonomik koşullarından dolayı büyük bir fabrikaya satış müdürü oldu. Daha sonraki süreçte başka işletmelerde satış direktörlüğü, grup satış müdürlüğü ve sektör başkanlığı yaptı. 2008 yılında yakalandığı kronik böbrek yetmezliği ve 2013 yılında diyaliz tedavisine başladıktan sonra emekli olmak durumunda kaldı. Emekli olduktan sonra kendi bilim dalı olan ekonomi konusunda çalışmalar yaptı. SATIŞIN TEMELLERİ ve Ürünlü köyünü anlatan İŞTE KÖYÜM İŞTE KÖYLÜM kitabına ilaveten EV HEMODİYALİZİ kitaplarının yazarıdır. Halen DÜNYA GAZETESİ-SANAYİ HABER AJANSI,TÜNAYDIN GAZETESİ NALBUR TEKNİK DERGİSİ-İŞ GELİŞTİRME DERGİSİ VE MADE IN TURKEY dergilerinde ekonomik ve sosyal makaleler yazan ZAFER ÖZCİVAN evli ve iki çocuk babasıdır.
Geride bıraktığımız hafta, yani 28 Temmuz’dan 1 Ağustos’a kadar olan dönem hem küresel piyasalarda hem de Türkiye ekonomisinde dikkat çekici gelişmelere sahne oldu. Küresel düzlemde ABD Merkez Bankası’nın (FED) faiz indirimi kararı öne çıkarken, yurtiçinde ise enflasyon beklentilerinden dış ticaret verilerine kadar pek çok başlık ekonominin nabzını tuttu. Bu gelişmeleri daha yakından inceleyerek hem iç hem dış piyasalarda nasıl bir görünüm oluştuğuna ve beklentilerin ne yönde şekillendiğine birlikte bakalım.
Türkiye’de Ekonomik Gündem: Beklentiler, Veriler ve Temkinli Hava
Haftanın en önemli gündem maddelerinden biri, temmuz ayı enflasyon beklentileriydi. Piyasa katılımcıları, yıllık enflasyonun %24–25 bandında gerçekleşebileceğini öngörürken, reel sektörde bu tahmin biraz daha yukarı çekildi; tahminler %30’lara yaklaşan oranlarda yoğunlaştı. Hane halkının enflasyon algısı ise çok daha yüksek: %50’nin üzerinde. Bu fark, aslında toplumun farklı kesimlerinin fiyat artışlarını ne kadar farklı hissettiğini gösteren önemli bir işaret. Özellikle son yıllarda enerji, gıda ve kira gibi temel kalemlerdeki artışların vatandaş üzerindeki etkisi, resmi beklentilerle halkın algısı arasındaki makasın büyümesine neden oluyor.
Bunun yanı sıra TÜİK’in açıkladığı haziran ayı dış ticaret istatistikleri de haftanın merakla beklenen verilerindendi. Türkiye’nin ihracatı bir önceki yılın aynı ayına göre %7,9 artarak 22,2 milyar dolara yükseldi. İthalatta ise daha hızlı, %15,2’lik bir artış yaşandı ve 32,3 milyar dolara çıktı. Bu tablo, dış ticaret açığını bir miktar genişletse de ihracattaki yükseliş, üretim kapasitesinin korunduğunu ve küresel talebin hâlâ Türkiye’ye fırsatlar sunduğunu ortaya koyuyor. Özellikle otomotiv, kimya ve tekstil sektörlerinin ihracat performansı dikkat çekti.
Diğer bir önemli veri ise temmuz ayı ekonomik güven endeksiydi. Haziran ayında 96,7 seviyesinde olan endeks, temmuzda %0,4’lük hafif bir düşüşle 96,3’e geriledi. Bu gerileme, reel sektör ve tüketici beklentilerinde temkinli bir duruşun öne çıktığını gösteriyor. Siyasi belirsizliklerin azalması ve kurun görece istikrarlı seyri güveni desteklese de hane halkının yüksek enflasyon algısı ve faiz oranlarının seviyesinin tüketici güveninde toparlanmayı sınırladığı görülüyor.
Tüm bu gelişmeler, Türkiye’de ekonominin temel dinamiklerinde üretim ve ihracatın hâlâ güçlü bir destek sağladığını; ancak tüketici cephesinde henüz tam bir güvenin sağlanamadığını gösteriyor. Temkinli iyimserlik olarak özetleyebileceğimiz bu tablo, en çok da önümüzdeki aylarda açıklanacak enflasyon verileri ve politika adımlarıyla şekillenecek.
Küresel Cephede Öne Çıkan Başlıklar: FED’in Kararı ve Avrupa’daki Durgunluk Endişesi 
Geçen haftanın dünya ekonomisi açısından en kritik gelişmesi ise ABD Merkez Bankası FED’in faiz kararıydı. FED, piyasa beklentileri doğrultusunda politika faizini 25 baz puan indirerek %4,25-4,5 seviyesinde sabit tuttu. Bu karar, özellikle gelişmekte olan ülkeler açısından olumlu bir hava yarattı. Çünkü ABD’de faizlerin düşmesi, küresel ölçekte doların cazibesini azaltıyor; böylece Türkiye gibi ülkelerde risk iştahını artırarak sermaye akışlarını destekliyor.
FED’in kararının arka planında, ABD ekonomisinde büyümenin yavaşladığına ve enflasyonda kısmî bir gerileme görüldüğüne dair işaretler var. Ancak FED Başkanı’nın yaptığı açıklamada, “bundan sonraki adımlar veriler ışığında değerlendirilecek” mesajı, aşırı gevşek bir para politikası dönemine geçilmeyeceğini net biçimde ortaya koydu. Bu da piyasalar için dengeli bir beklenti oluşturdu: Evet, bir miktar gevşeme var; ancak çok hızlı ve agresif bir faiz indirim süreci beklemek gerçekçi değil.
Avrupa tarafında ise resesyon riski canlılığını koruyor. Almanya ve Fransa’dan gelen sanayi üretimi ve güven endeksi verileri, ekonomik aktivitenin hâlâ düşük olduğunu gösterdi. Özellikle Almanya ekonomisinin, küresel ticaretteki yavaşlamadan ve yüksek enerji maliyetlerinden olumsuz etkilenmeye devam ettiği anlaşılıyor. Avrupa genelinde tüketici güveninin de zayıf seyretmesi, kısa vadede güçlü bir toparlanmanın önünde engel oluşturuyor.
Bu gelişmeler, küresel ekonomide “temkinli iyimserlik” temasının yalnızca Türkiye’de değil, tüm dünyada hâkim olduğunu gösteriyor. Yatırımcılar ve politika yapıcılar, büyümeyi destekleyecek hamleler ararken; enflasyon riskinin yeniden canlanmaması için de dikkatli davranıyor.
Piyasalarda Dalgalı Seyir ve Beklentiler: Borsalar, Döviz ve Tahviller
Tüm bu gelişmelerin piyasalar üzerindeki etkisine baktığımızda; Borsa İstanbul’da temkinli ama yukarı yönlü bir hareket gördük. Haftanın genelinde BIST 100 endeksi, özellikle ihracat verilerinin olumlu etkisi ve FED’in faiz indirimi kararının yarattığı küresel risk iştahıyla birlikte 9500–9600 puan bandında dalgalandı. Yatırımcıların kısa vadede iyimser bir hava yakaladığı; ancak küresel belirsizlikler ve yurtiçinde yüksek enflasyon algısının risk iştahını sınırladığı bir tablo oluştu.
Döviz piyasasında da benzer bir tablo vardı. FED’in kararı sonrası TL, kısa süreli olarak değer kazandı. Ancak bu hareket kalıcı olmadı ve hafta sonunda dolar/TL kuru 41,5-41,7 bandında dengelendi. Bu durum, Türkiye’de dövize yönelik talebin hâlen yüksek seyrettiğini; ancak yurtiçinde ekonomik politikalar ve global gelişmelerle birlikte kurda ani sıçramaların şimdilik önüne geçildiğini gösteriyor.
Tahvil piyasasında ise düşüş dikkat çekti. 10 yıllık tahvil faizleri hem yurtdışında faizlerin gerilemesi hem de yurtiçinde enflasyon beklentilerinin kısmen gerilemesiyle birlikte sınırlı da olsa aşağı geldi. Bu gelişme, kamu borçlanma maliyetlerinin biraz daha düşmesine katkıda bulunabilir; ancak beklentilerin kalıcı olarak düşmesi için enflasyonda net bir gerileme ve piyasalarda güvenin daha güçlü tesis edilmesi gerekiyor.
Sonuç ve Gelecek Haftaya Bakış
28 Temmuz – 1 Ağustos haftasını özetlemek gerekirse; FED’in faiz indirimi kararı küresel piyasalara kısa vadeli bir nefes aldırdı. Türkiye’de ise ihracat artışı ve üretim kapasitesinin korunması, ekonomik temeller açısından olumlu sinyaller verdi. Buna karşın, hane halkının yüksek enflasyon beklentileri ve ekonomik güven endeksindeki gerileme, iyimserliğin temkinli kalmasına neden oldu.
Gelecek hafta ise özellikle temmuz ayı enflasyon verisi ve Avrupa’dan gelecek büyüme rakamları, piyasalar için kritik olacak. Enflasyon verisinin beklentilerin altında gelmesi hem piyasalarda iyimserliği artırabilir hem de politika yapıcıların eli­ni güçlendirebilir. Avrupa ekonomisinden gelecek sinyaller ise küresel risk algısını şekillendirecek.
Kısacası, önümüzdeki haftalar da hem Türkiye’de hem de dünyada ekonominin nabzının hızlı atmaya devam edeceği, dengelerin verilerle yeniden şekilleneceği bir dönem olacak.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar
Zaferozcivan59@gmail.com

 

Yayınlama: 03.08.2025
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.