Prof. Dr. Güngör Evren
  24-10-2017 09:07:00

Demir İpekyolu ile Türkiye’nin bölgede gücü artacak

Demir İpekyolu olarak da adlandırılan Bakü-Tiflis-Kars (BTK) Hattı’nın işletmeye açılması için gün sayılıyor. 30 Ekim 2017 tarihinde gerçekleşecek hat açılışıyla Avrupa-Asya arasında yıllık yük kapasitesi 16.5 milyon ton ve yolcu kapasitesi 3 milyon olan bir önemli bir ulaştırma eksenine sahip olacağız. 

Ülkemiz Asya, Avrupa ve Afrika, yani üç kıta arasında kavşak konumunda yer alıyor. Dünyada benzer özelliği olan başka ülke yok. Bu coğrafi konumun ülkemize sağlayacağı ulaştırma üstünlüğünün ekonomik, sosyal ve siyasal bağlamda önemli yansımaları olacağı açıktır.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, böyle bir geçişin uzun mesafeli kitle taşımacılık özelliği demiryolunun kullanılmasını zorunlu kılmaktadır. Coğrafi konumumuzun özellikle Asya-Avrupa arasında demiryolu transit geçişinde rol oynayabilmesinin önünde bazı sorunları vardı. Bunlar hattın sürekliliğini ortadan kaldıran fiziksel engeller ve siyasal sorunlardır.

Bunlardan biri İstanbul Boğazı’nda demiryolu geçişi kesintiydi. Marmaray çerçevesinde gerçekleştirilen demiryolu tüneli bu kesintinin giderilmesini sağlamıştır. Bu tünelin büyük ölçüde İstanbul ulaştırması için kullanılması ana hat trenlerine ayrılabilecek kapasiteyi sınırlasa da başlangıç olarak önemli bir olanaktır. Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün ortasında yer alacak demiryolu hatları ve bu köprüye bağlanacak yeni hat sorunu daha köklü bir çözüme kavuşturacaktır.

Ülkemiz üzerinden Avrupa-Asya geçişi için İran ve Kafkasya üzerinden olmak üzere iki seçenek söz konusudur.

İran üzerinden geçişin en önemli engeli Van Gölü’dür. Van Gölü feribotlarla geçildiği için bu seçenek Avrupa-Asya geçişinin gereklerini yerine getirmekten uzak bulunmaktadır.

Kafkasya üzerinden bağlantı seçeneğinin ise Kafkasya’ya geçişte sorunu vardı. Çünkü demiryolumuz Kafkasya’ya Ermenistan’dan geçmekteydi. Oysa Ermenistan kapısı, bilindiği gibi, 1993’ten beri kapalıdır. Bu nedenle bu geçişin de geçerliliği bulunmamaktadır.

 

TRACECA Projesi Türkiye’yi dışlayacak biçimde tasarımlandı

 

Bu noktada AB öncülüğünde gündeme gelen ve 2002’den beri üye olduğumuz TRACECA Projesi’ni anımsamalıyız. Güzergâhı Karadeniz geçişi ile gerçekleştirilen bu proje “İpek yolu” adlandırılmasına karşın Türkiye’yi dışlayacak biçimde tasarımlanmıştır. TRACECA Projesi’ne göre, Avrupa’nın değişik yerlerinden Romanya limanlarına ulaşan trenler feribotla Karadeniz’i geçerek Gürcistan’a ve devamında Azerbaycan’a erişmektedir. Bakû’dan feribotla Hazar’ın karşısındaki Türkmenbaşi Limanı’na geçilmektedir. Böylece erişilen Orta Asya’dan daha ötelere, Çin’e kadar gitmek olanağı bulunmaktadır.

Kars-Tiflis Hattı Türkiye-Kafkasya bağlantısı için en uygun çözüm

 

Bu projenin Karadeniz yerine ülkemiz üzerinden geçişi ulaştırma ve ekonomi mantığı açısından daha doğru ,“İpek Demiryolu” adına da lâyıktır. Gerçekten AB ve Uluslararası Demiryolları Birliği (UIC) tarafından yapılan araştırmalar Avrupa-Asya transit geçişi için en uygun seçeneğin Türkiye ve Kafkasya’dan geçen seçenek olduğunu göstermiştir.

Ancak Türkiye ve Kafkasya üzerinden geçecek yolun ilk gereği uygun bir Kafkasya geçişinin bulunmasıdır. Aslında Türkiye-Kafkasya bağlantısı vardır. Fakat Ermenistan’dan geçen bu bağlantı, siyasal nedenlerle 1993 yılından beri kapalı bulunmaktadır. Bundan dolayı Kafkasya’ya Ermenistan yerine Gürcistan yoluyla bağlanması gereği ortaya çıkmıştı. Kars-Tiflis demiryolu hattının yapımının gerekçesi budur. 2005 yılında ilgili üç ülke Türkiye, Gürcistan ve Azerbaycan yöneticilerinin ortak görüşleriyle kararlaştırılan Kars-Tiflis hattı, 2007 yılında sonuçlanan ihale ile gerçekleşme aşamasına gelmiştir.

Konvansiyonel nitelikteki hattın yeni yapımı gereken kesiminin 77 km’si Türkiye’de ve 29 km’si Gürcistan’da bulunmaktadır. Proje kapsamında ayrıca, Türkiye’den gelen normal (1435 mm genişlikte) hattan Gürcistan ve ötesindeki geniş hatta geçiş için dingil düzenlemesini yapacak Ahılkelek İstasyonu bulunmaktadır. Bölge topoğrafyasındaki engebelerden dolayı güzergâhın güçlüğü ve bu yüzden toplamı 22 km’yi bulan 18 tünel dışında çok sayıda viyadük ve köprüler, öte yandan çalışma sürecindeki aksamalar nedeniyle yapım süresi uzamış, maliyeti de bir ölçüde artmıştır.

Yeni hatla birlikte artık Avrupa-Asya arasında yıllık yük kapasitesi 16.5 milyon ton ve yolcu kapasitesi 3 milyon olan bir önemli bir ulaştırma eksenine sahip olacağız. Bu amaçla ülkemizde bu eksen üzerinde bulunan hatların da gözden geçirilmesi ve kapsamlı bir planlama ile gerekli diğer düzenlemelerin yapılması zorunludur. Konunun, iyi yönetilmesi gereken, siyasal boyutunun da bulunduğu unutulmamalıdır.

Bu hat sayesinde ülkemiz önemli bir ekonomik güç kazanacaktır. Transit geçişler, özellikle demiryolu ile gerçekleştirildiğinde, gerçekten büyük kazanımlar sağlamaktadır. Hele de uzun mesafeli geçişler söz konusuysa, bu fırsatın önemi iyice artmaktadır. Avrupa-Asya arasındaki yılda 75 milyar dolarlık taşımacılıktan payımızı arttırmamızın katkısını küçümsemek olanaksızdır. Geçtiği bölgelerin ekonomisine ve sosyal yaşamına da olumlu etkileri olacağı kuşkusuzdur. Daha önemlisi ülkemizin lojistik üs olması açısından da küçümsenmeyecek bir destek sağlayacaktır.

Böyle bir projenin, olanaklarından en büyük ölçüde yararlanılabilmesi için, tüm yönleriyle en iyi şekilde değerlendirilmesi ve yönetilmesi gerekmektedir.

  • Bu yazı 118189 defa okunmuştur.
  FACEBOOK YORUM
Yorum

  YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARŞİVİ
Tüm Anketler
Web sitemize nasıl ulaştınız?
BİZİ TAKİP EDİN
YUKARI